TTB’ye bağlı sağlık meslek örgütleri, Amasra’da yaşanan maden faciasına ilişkin açıkladığı ön değerlendirme raporunda, yönetmeliklerin uygulanmadığını kaydetti.
Bartın’a bağlı Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) işletmelerine ait madende 14 Ekim’de yaşanan patlama sonucu 41 işçi yaşamını yitirmişti. Yaşanan facianın ardından pek çok kurum, söz konusu madene ziyaretler gerçekleştirdi. Türk Tabipleri Birliği (TTB), Ankara Tabip Odası (ATO), Bartın Tabip Odası, TTB Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmetleri Kolu ve TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu yönetim kurulu üyeleri de Amasra’da bulunan maden alanını ziyaret etmişti. Heyet, alandan edindikleri verilere ilişkin ön değerlendirme raporu yayımladı.
‘GEÇMİŞTE 6 BİN BUGÜN 585 İŞÇİ ÇALIŞIYOR’
Raporda 1968 yılında açılan madenin ardından bölgede toprağa dayalı üretim sisteminin yerini maden endüstrisine bıraktığı ve neredeyse her aileden birinin madende çalıştığına dikkati çekildi. Madende kar oranının düştüğüne ve işçi sayısının azaltıldığına vurgu yapılan raporda şöyle denildi: “Geçmişte 6 binlere varan işçinin çalıştığı madende bugün 585 işçi çalışır hale gelmiştir. Bu 585 işçinin büyük çoğunluğu çevre köylerde ikamet eden yoksul gençlerdir. Aynı zamanda belli bir miktarda üniversite mezunu, iş imkanlarıyla ilgili sorun yaşayan mühendisler ve çeşitli alanlardan sağlık emekçileri de maden işçisi olarak çalışmaktadır. Her ay 10 ile 15 işçinin madende işe giriş ve işten ayrılışları olmaktadır. Bunun yüksek bir değişim oranı olduğu söylenebilir.”
1988’DE BEŞ KİŞİ ÖLMÜŞTÜ
Söz konusu madende 1988 yılında da küçük çaplı bir patlamanın yaşandığına değinilen raporda bu patlama sonucunda beş işçinin yaşamını yitirdiği belirtildi. Raporda 2012 yılında da bir işçinin patlama dışı bir gerekçe ile yaşamını yitirdiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi: “Maden tarihine işçi sağlığı perspektifinden bakıldığında, en büyüğü tam kol amputasyonu olmak üzere, çeşitli organ hasarlarıyla sonuçlanan travmatik yaralanmalar bildirilmiştir.”
‘İŞÇİLER 8 SAAT YER ALTINDA’
İşçilerin çalışma koşullarının sağlıksız olduğuna da yer verilen raporda yemek ve yol gibi giderlerin işçinin kendisi tarafından karşılandığına kaydedildi. İşçilerin günlük sekiz saat çalıştığı ve mesai saati boyunca yerüstüne çıkılmadığı ifade edilen raporda şunlar belirtildi: “Haftalık mesai cuma gece 00.00’da bitmekte ve pazartesi sabah 08.00’da tekrar başlamaktadır. İşçiler büyük oranda iş tertibi usulüyle çalışmaktadır. Yani vardiya başlangıcında işler tanımlanmakta, işini bitiren gruplar ardından yer altını terk etmektedir. Vardiya süresi içinde verilen aralarda işçiler yer altında kalmakta, mola için yer üstüne çıkmamaktadırlar.”
‘MADENLERDE YÖNETMELİK UYGULANMAMAKTA’
Söz konusu madende geçtiğimiz yaz ayından beri yeni bir galeri açılmasına dair çalışmaların olduğu dile getirilen raporda bunun patlama riskini arttıran bir faktör olduğu vurgulandı. Madenlerde yönetmeliğin tam olarak uygulanmadığına işaret edilen raporda, “Grizu patlamasının gerçekleşmesi için ortamda kritik konsantrasyona ulaşmış metan ve yeterli miktarda oksijenin bulunması gerekmektedir. Bu nedenle metan gazı seviyeleri madenlerde karbondioksit, karbonmonoksit, oksijen gibi gazlarla birlikte sürekli olarak takip altındadır. Yönetmeliğe göre seviyenin yüzde %1’e ulaşmasının ardından buna dair önlemler hızla başlatılır ve birçok çalışma durdurulur, %1,5’a ulaşmasının ardından madende çalışmanın tamamen durdurulması adına elektrikler otomatik olarak kesilmesi ve bu seviyenin ardından tahliyeye başlanması gerektiği belirtilmektedir” denildi.
‘ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ KURTARMA PALANI’
Raporda patlamanın nedenine ilişkin kesin bir bilgiye ulaşılmadığı vurgulandı. Patlama sonrasında yaşanan duruma da dikkat çekilen raporda, şu değerlendirmelerde bulunuldu: “Bu tür acil durumlar için önceden hazırlanmış, doğru prova edilmiş kurtarma planlarının uygulanması yöneticilerin sorumluluğundadır. Yerelde görüşülen sağlık emekçilerinden alınan bilgilere göre patlama sonrası açığa çıkan karbonmonoksit zehirlenmesi ile hayatını kaybeden işçiler madenden en erken çıkarılanlar olmuşlardır. Ardından yanık sonucu hayatını kaybedenler ve travma sonucu hayatını kaybeden işçilere ulaşılmıştır. Yanık üniteleri ve hiperbarik oksijen tedavisine patlama sonrası önemli ölçüde ihtiyaç duyulduğu anlaşılmıştır. Bu üniteler önemli ölçüde teknik donanım ve deneyimli personel ve oturmuş kurumsal disiplin gerektirmektedir. Transport zincirlerinin güçlendirilmiş ve inisiyatif sahibi yerel sağlık birimleri ile güçlü bir bağlantı halinde organize edilmesi gerekmektedir.”