Hem sağlık hem ekonomiyi tehdit eden bir işletme: Mollakara altın madeni

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İHSAN BİRGÜL- Ağrı

Türkiye’nin yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından en zengin yerlerin başında gelen ilçelerinden Ağrı’nın Diyadin ilçesi bir süredir ilçede faaliyete başlayan altın madeni rezervi gündemi ile meşgul. Devlet yöneticileri tarafından çok ciddi bir istihdam alanı olarak sunulunca, bölge halkı da yoğun işsizlikten dolayı peşin bir ön kabul ile bunu çoğu zaman alkışladı bile. Çünkü Ağrı kalkınmada en son illerin başında gelen illerden. Bundan dolayı da kimse bunun getireceği doğa tahribi ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini görmedi.

Ancak DOĞ-ÇEP’in açıklama ve eylemleri sonrası durumun vahametinin farkına varıldı. Biz de bu madenin üretime geçmesi halinde bölgede doğaya, insan sağlığına ve ekonomiye getireceği olumsuz etkileri Doğu Anadolu Çevre Platformu ( DOĞ-ÇEP) Sözcüsü Mehmet Nuri Taşdemir’e sorduk.

Taşdemir, maden sahasının kente ve bölgeye vereceği zararlar hakkında şu sözleri kullandı: ‘’Ağrı ilimiz doğunun kalkınmada , eğitimde ve sağlıkta en az gelişen illerinden biridir. Buna bağlı olarak bozulan ekonomik sebeplerden dolayı batıya sürekli göç vermektedir. Bu göçlerden dolayı bölge bir türlü kalkınamamaktadır.  Şu anda bölgemizde mevcut olan Diyadin Koza Altın Maden İşletmesi yaklaşık 14-15 yıldır bölgede AR-GE çalışması yapmaktadır. Bu AR-GE çalışması ile birlikte araştırmalara göre bölgede yaklaşık 20 ton altın olduğunu, bu altının topraktan ayrıştıralarak çıkarılacağı söyleniyor.  Mevcut maden sahası Tendürek Dağı’nın eteklerinde olup yerden yaklaşık 2000 metre yükseklikte bulunmaktadır. Diyadin ilçesinin rakımı yaklaşık 1800 metredir. Ağrı ve Doğubeyazıt ise 1600 m rakımdadır. Madenin güney taraflarında Van’ın Erciş ilçesi ve Zilan Deresi bulunmaktadır.  Zilan Deresi ile maden arasında yaklaşık 30 km vardır.  Zilan Deresi ile Van Gölü arası yaklaşık 40 km’dir. Maden suyunun Van Gölü’ne akması ayrı bir tehlikedir. ‘’

Doğu Anadolu Çevre Platformu ( DOĞ-ÇEP) Sözcüsü Mehmet Nuri Taşdemir

Murat Nehri’nin Fırat Nehri ile buluştuğuna dikkat çeken Taşdemir, ‘’Doğubeyazıt sazlık bölgesi ile arasında yaklaşık 55 km vardır. Bu, tehlikenin bu bölgenin tamamını etkilemesi demektir. Taşlıçay bölgesi sulak bir bölgedir. Buradan Murat Nehri geçmektedir. Murat Nehri’nin asıl kaynağı Diyadin Tendürek Dağı olup madene yakındır. Maden Murat Nehri’nin suyunu kullanacaktır. Murat Nehri, Fırat Nehri’nin en büyük koludur. Murat Nehri 722 km yol kat edip Fırat’a katılmaktadır. Murat Nehrindeki bu tehlike geçtiği bütün bölgeleri etkileyecektir. Bu konuda duyarlı olmak lazım. ‘’ şeklinde devam etti.

“Doğal turizm alanları göz ardı ediliyor”

Taşdemir, kentin turistik potansiyeline değindiği konuşmasında ‘’ Şimdi yine bölgeyi ele alırsak birçok tarihi eser vardır. Nuh’un Gemisi, İshakpaşa Sarayı Meya Mağaraları, Diyadin Kaplıcalar,ı Balıklı Göl bölge turizm için bacasız fabrika demek abartı olmaz. Bunları göz önünde bulundurmak lazım. Maden sahasında olan Diyadin Kaplıcaları Türkiye’deki en iyi kaplıcaları arasında ilk sıralardadır. Mevcut bin abonelik şehir ısıtması bu termal suyla yapılmaktadır. Maden sahası ile kaplıca ve seralar arasında 4-5 km vardır. Diyadin ilçesinde yaklaşık 11-12 aile boyu kaplıca işletmesi bulunmaktadır. Bu kaplıcaların her biri yaklaşık 20 kişi kapasitelisidir. Bu kaplıcalar özellikle yaz ayları çok rağbet görmektedir. Kaplıcaların ilerleyen yıllarda dünyaya açılabilme potansiyeli vardır. Burada sağlık turizmi yapılacaktır. Burada Afyon ve Balıkesir’deki kadar kalitede (hatta daha kaliteli de olabilir) su rezervi bulunmaktadır. Çünkü burada birçok hastalığa şifa olabilecek sular vardır.’’ Sözlerine yer verdi.

Maden sahasının faaliyete geçmesiyle Murat Nehri’ne ve bu nehrin birleştiği Fırat Nehri’ne zehir akacağı belirtiliyor.

“Sulu tarım ile ikinci bir Çukurova yaratılabilir”

Maden sahasının kentteki ekonomik uğraşları olumsuz etkileyeceğini dillendiren Taşdemir, maden sahası yerine bölgede uzun vadeli projelerin hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdi. ‘’ Maden sahasının yaklaşık 3 km yakınında seralar vardır. Bir serada yılda yaklaşık 170 ton domates elde edilip Türkiye’nin birçok iline sevk edilmektedir. Bu değerlerin yansıra yıllar önce Murat Nehri üzerinde bir baraj yapılması düşünülmekteydi. Yapılmış olsa bölge 48 hektar alan sulanmış olacaktı. 48 hektarın 15’i Diyadin, 15’i Taşlıçay ve 18′ Doğubeyazıt ilçesi için kullanılacaktı. AR-GE çalışmaları bu yönde yapıldı. Bu madenden dolayı bu proje askıya alındı. 48 hektar demek bu bölgede bir Çukurova yaratma demekti. Hiçbir enerji kullanmadan suyun kendi akışı ile bölge sulanacaktı. Bölge sulanınca ve tarım yapılınca bölge sanayisinin alt yapısı oluşturacaktı. Tarıma dayalı ekonomi gelişecekti burada. Bölgede bu tür kaynaklar mevcut olmasına rağmen şu an Diyadin’de altın madeni AR-GE çalışmaları yapılmaktadır.’’

“Üretim sonrası çıkacak hastalıklar yeni bir göç demek”

Taşdemir, maden sahasının insan sağlığını da olumsuz etkileyeceği görüşünde. ’’Arsenik asit cilt kanserine, cıva sinir sistemi bozuklukları ve böbrek hastalıkları, Nikel akciğer ve solunum yolları hastalıkları, kalp ve ishal hastalılarına yol açarken, kurşun ve krom gibi maddeler karın ağrısı, kusma, ishal ile beraber çeşitli cilt hastalıkları ve zatürreye yol açmaktalar. Bu sebeple bölgede ayrı bir göç dalgası olacaktır. Madende doğaya ve çevreye zararlı kimyasal maddeler kullanılacaktır. Bunları göz önünde bulundurmak lazım. ‘’

“Sadece seraların rantabilitesi tek başına altın madeni kadar olur”

Konuşmasının devamında kentin seracılık potansiyeli ile maden sahası arasında küçük bir kıyasa yer veren Taşdemir, ‘’ Maden sahasında 500 kişiye iş, 2300 kişiye dolaylı iş sağlanacağı varsayılıyor. Sadece sera bölgesinde 600 kişi iş sahibi olacaktır bununla birlikte 2600 kişi dolaylı şekilde iş sahibi olacaktır. Sera ile maden sahasını karşılaştıracak olursak seralar daha çok kişiye iş olanağı sunacaktır. Maden sahası yaklaşık 10 yıl içinde bölgeyi tahrip edecek. Madenler çıkarılacak enkaz geride bırakılıp gidilecektir. Bilakis seracılığın, hayvancılığın ve turizmin faydası yıllar boyu sürecektir. Bölgede her ne kadar altının ismi kulağa güzel geliyorsa, cazibeli görünse de bu madenin katkısı sadece şirkete olacaktır. Bu tür şirketler her şeylerini gider olarak gösterip, vergiden kaçınıp devletin parasıyla kendilerine kaynak yaratıyorlar. Ancak bunun yerine seracılık, hayvancılık ve turizm gelişirse daima bölgeye faydalı olacaktır.’’ Şeklinde konuştu. ,

Mollakara Maden sahasındaki çalışmalar sürüyor

 

Hem sağlık hem ekonomiyi tehdit eden bir işletme: Mollakara altın madeni

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

BEDA
Giriş Yap

Ekolojihaber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin