Haber ve görüntü: Metin Yoksu
Batman henüz Siirt’e bağlı bir köy iken, etrafını çevreleyen Raman Dağı’nda petrol bulundu. 1940 yıllarda petrolün bulunması ile önce kasabaya ardından ilçeye dönüşen Batman, 16 Mayıs 1990’da OHAL gerekçesi ile Siirt’ten ayrılarak il statüsüne kavuştu. 1990’lı yıllarda meydana gelen köy boşaltmaları dolayısı ile de hızla büyüyen kent bugün nüfusu 620 bini aştı. Kentte bulunan petrol rafinesi dolayısı ile bir dönem Avrupa’nın en kirli ikinci kenti unvanına sahip olurken, büyüme hızına bağlı olarak çevre sorunları da aynı oranda arttı. Kentte yaşanan çevre sorunlarına rağmen kentte kişi başına düşen yeşil alan 7 metrekarenin de altına düştü.
SU VE HAVA KİRLİLİĞİ
Batman’da yaşanan çevre sorunları ile mücadele etmek amacıyla kentte 2001 yılı başında Batman Çevre Gönülleri Derneği kuruldu. Kurulduğu günden bu yana kentin çevre sorunlarını kategorize edilmesiyle mücadele başlatan dernek kentin en önemli sorunun su kaynakları kirliliği ve hava kirliliği olduğuna dikkat çekiyor. Batman Çevre Gönülleri Derneği Başkanı Hasan Argunağa, “Batman’ın en önemli sorunu hava kirliliği ve su kaynaklarındaki kirliliktir. Sadece bunlar değil bunların dışında da yoğun bir çevre sorunumuz bulunuyor. Ama yıllardır bu temel iki sorun ile mücadele ediyoruz” dedi. Batman’ın 2000’li yılların başında hava ölçüm cihazlarının olmadığını da hatırlatan Argunağa, “Verdiğimiz mücadeleler sonucu Batman Valiliği’nin binasına ölçüm cihazı konulmasını sağladık. Hava kirliliği özellikle petrol ve kullanılan yakıtlar nedeni ile hava kirliliği üst düzeydedir. Bunların yanı sıra bu kenttin atıkları arıtmasız şekilde maalesef Dicle Nehri’ne daha doğrusu Hasankeyf’i su altında bırakan Ilısu Barajı’na dökülmektedir. Bu baraj da şu an bir foseptik çukur konumundadır” diye konuştu. Nüfusu 50 bin aşan kentlerin muhakkak ileri biyolojik arıtma tesislerine sahip olması gerektiğine dikkat çeken Argunağa, Batman’ın bundan yoksun olduğunu ve su kaynaklarının korunması için arıtmaların derhal yapılması gerektiğini belirtti.
SU KAYNAĞINDA OSB TEHDİDİ
Dünyada yaşanan iklim krizi dolayısı ile su kaynaklarının derhal korunması gerektiğine vurgu yapan Argunağa, “Maalesef henüz biz de biyolojik arıtma bulunmazken kentin en önemli su havzası Batman Çayı’nda bir OSB yapılmak isteniyor. OSB’lerin yapılmasına karşı değiliz. Ama kentin su kaynaklarının yanı başında yapılmasına karşıyız. Su kaynaklarını korumamız gerekiyor. OSB’ler atık demektir. Henüz mevcut kentin arıtması yokken yeni atıkların oluşacağı bir girişim suyumuz için büyük bir tehlikedir” dedi.
OSB YERİNE AĞAÇ ÖNERİSİ
Düzensiz bir büyüme içinde olan kentin önemli çevre sorunları olduğuna değinerek devam eden Argunağa, “Kentin günden güne büyürken bir yandan da kentin yeşillendirilmesi içinde mücadele ettik. Kentin önemli nefes alanlarını ve rüzgâr koridorlarının oluşması için adımlar attık. Şerzan Kurt, Kinem Parkı bunlardan biridir. Israrlı mücadeleler ile bu parkların oluşmasını sağladık. Ama maalesef bu kentin bugünkü nüfusunu düşündüğümüzde yetersiz. Bugün kendi edindiğimiz bilgilere göre bu kentin yeşil alanı kişi başı 7 metrekaredir. Hatta bu rakamın daha da aşağıda olduğunu düşünüyoruz. Kentte yeşil alanlarda yetersizlik var. Sadece kent merkezi değil etrafının da yeşillendirilmesi gerekiyor. Batman Çayı’nın etrafına OSB yerine daha fazla ağaçlandırma yapılması gerekmektedir” diye konuştu.
‘YEŞİL ALAN YOKSUNU’
Şehir Plancıları Odası(ŞMO) Batman Temsilcisi Yavuz Sevim kamusal hizmet alanlarının kent için önemli olduğuna dikkat çekerek, sosyal donat alanlarının sağlık açısından önemli olanlarının korunması gerektiğini söyledi. Sevim, “Batman’da aktif yeşil alan kişi başına düşmesi gereken 15 metrekare iken maalesef bu rakam bugün 7 metrekarenin de altına düşmüştür. Batman’da aktif yeşil alanların düz…
