İranlı kadın hakları avukatı Nasrin Soutadeh, İran’da süren eylemler sonucunda rejim değişikliği ihtimalinin doğduğunu belirterek, devlet şiddetinden yana endişesini dile getirdi.
İran’da Jîna Mahsa Amini’nin “ahlak polisi” tarafından saçının bir kısmı göründüğü için katledilmesi üzerine başlayan ve tüm ülkeye yayılan eylemler 14’üncü gününde devam ediyor. Sağlık sorunları nedeniyle bir süreliğine cezaevinden izne çıkarılan ve 2019 yılının Mart ayında kadın eylemlerinde tutuklanan, hakkında 38 yıl hapis ve 148 kırbaç cezası alan kadın hakları savunucusu ve avukat Nasrin Soutadeh, izin için döndüğü evinde Time dergisine röportaj verdi.
’43 YILLIK ACI AMİNİ ŞAHSINDA SOMUTLAŞTI’
Uzun bir süredir cezaevinde bulunan ve ailesi İran rejimi tarafından tehdit edildiği için süre açlık grevine de girmiş olan insan hakları avukatı Soutadeh, cezaevi sürecinde gelişen bazı rahatsızlıklarından dolayı izne çıkarıldı. Bu iznin geçici olduğunu ve her an tekrar cezaevine gönderilebileceğini ifade eden Soutadeh, İran’da süren yoğun tutuklamalara ilişkin, “Ne zaman bu gibi önemli eylemler olsa ardından bir tutuklama dalgası gelir. Bu sefer de tutuklananlar içinde pek çok aktivistin yanı sıra avukatlar ve gazeteciler de var. Ne bu eylemlerde tutuklananların savunulmasını ne de eylemlere ilişkin haber yazılmasını istemiyorlar. Bu şimdiye kadar olan en geniş kapsamlı eylem oluyor. Bütün ülkeye, tüm şehirlere hatta küçük kasabalara kadar yayılmış durumda. Amini’nin öldürülmesi bu eylemlerin kıvılcımı oldu. Bu ülkedeki kadınların 43 yıldır katlandığı acı Amini şahsında somutlaştı. Bu bizim için son derece fiziksel ve bedensel bir deneyim ve acı. Buradaki hayatın tüm gerçekliğini dışa vuruyor” ifadelerini kullandı.
‘ADALETSİZLİK İRAN’I UÇURUMUN EŞİĞİNE GETİRDİ’
Yaşananlara karşı konuşmakta güçlük çektiğini belirten Soutadeh, Devrim Caddesi Kızları hikayesine değinerek şunları anlattı: “Devrim Caddesi’nde bir gün kadınlar ahlak polisi ve güvenlik güçleri tarafından şiddet kullanılarak gözaltına alınmıştı. Bu kadınların bazılarının avukatıydım. Üzerinde durdukları elektrik kutularının üzerinden yere fırlatılarak gözaltına alınmışlardı. Kadınlardan birini mahkeme salonuna yanıma getirdiklerinde, polis şiddetinin izleri hala kadının üzerindeydi. Bacağında bozuk para büyüklüğünde bir delik vardı. Her yeri morluklar içerisindeydi. O’nu bu halde mahkemeye çıkarmışlardı. O gün kızım da bana okuduğu üniversitede ahlak polisi tarafından 6 kontrol noktası kurulduğunu, bu polislerin okula giden kızların kılık kıyafetini kontrol ettiğini anlatmıştı. Bu kontrol noktalarının herhangi birinde tutuklanabilir ve tacize maruz kalabilirdi. Bizler İran’da böyle bir ölüm tünelinin içinde yaşıyoruz. Bugüne kadar mahkemelerde çok kadını savundum ve her zaman hakimlere kadınlara uygulanan bu muazzam adaletsizliğin bir gün İran’ı uçurumun eşiğine getireceğini söylerdim. Bugün o noktaya ulaştığımızı görüyorum.”
‘REJİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇOK BÜYÜK BİR İHTİMAL’
Deneyimlerine dayanarak hükümetin eylemcilere yönelik şiddetinin ve tutuklama furyasının süreceğini ifade eden Soutadeh, “Ama eylemler de sürecek. Baskı ne kadar büyük olursa olsun, gözlemlediğim kadarıyla İran halkı eskiye dönüp kaldığımız yerden devam etmeyecek. İran’ın gerçekliği kalıcı olarak değişti. Halkın talepleri karşılanmadığı sürece eylemler sürecek ve kadınlar artık zorunlu tesettürü asla kabul etmeyecekler” dedi. Tüm meselenin zorunlu türban olmadığını da sözlerine ekleyen Soutadeh, “Bu, insanların varlığını her gün kanlarında ve etlerinde hissettikleri totaliter bir sistemdir. Ve hiçbir şekilde özgürlük tanımayan, insanların taleplerini hiçbir şekilde karşılamayan bir rejimle karşı karşıyayız. Giderek daha da net bir hale gelen şey, İran’ın artık rejim değişikliği dışında bir şeyi asla kabul etmeyeceğidir. Şu anda süren eylemlere bakılınca da, rejim değişikliğinin çok önemli bir ihtimal olduğunu görebiliyoruz” dedi.
‘HALKIN DEĞİL DEVLETİN ŞİDDETTİNDEN ENDİŞELİYİM’
Yeni jenerasyonun çok cesur bir nesil olduğuna dikkat çeken Soutadeh, son olarak şu çağrıda bulundu: “Her neslin kendine göre bir kişiliği var. Bu nesil kendi bedenleri üzerinde egemen olduklarını söylüyorlar ve geri adım atmıyorlar. On yıl önceki eylemlerde bu böyle değildi. Sosyal medya da pek çok şeyi değiştirdi. Şu anda sanatçılar, futbolcular, avukatlar, gazeteciler, politikacılar ve İran dışında yaşayan İranlılar, herkes burada ne olduğunu dünyaya duyurmak için canla başla çalışıyor. Milyonlarca video paylaşıldı. Kimileri eylemlerin şiddetlendiğinden söz ediyor ve bu şiddetten endişelerini dile getiriyorlar. Bu eylemlerde kadınların şiddet kullanmaya ihtiyacı yok çünkü tek yaptıkları zorunlu tesettürlerini fırlatıp atmak ya da yakmak, veya da polisin karşısına dikilip “Ben bunu takmıyorum” demek. Bunun karşılığında bu kadınlar polis tarafından kuşatıldı ve saldırıya uğradı. Bu devrimde, bu harekette endişelenilmesi gereken şey halkın, eylemcilerin değil, devletin şiddeti. Ortak değerlerimizi ve ilkelerimizi savunuyoruz, ve herkesten destek bekliyoruz.”