Bayır ve Deştin mahallerinde yapımına devam edilen çimento fabrikasına karşı mücadele yürüten köylüler, ölene kadar topraklarını koruyacaklarını söyledi.
Muğla’nın Menteşe ilçesine bağlı Bayır Mahallesi ile Yatağan’ın Deştin Mahallesi arasındaki Tekağaç mevkiinde 2021 yılı sonunda tekrar Muğla Çimento tarafından yapımı başlayan Entegre Çimento Fabrikasına karşı bölge halkının mücadelesi sürüyor. 7 bin 750 dönümlük bir alana kurulması planlanan fabrikanın yakınında yerleşim yerleri, bağ, bahçe, zeytinlik, tarım alanlarının yanı sıra bal ormanları, Deştin Çayı ve bağlı dereler, baraj gibi su kaynakları bulunuyor. Alan, ayrıca tamamen ormanlık içerisinde ve sanayi tesisinin kurulmasına uygun olmayan bir alan. Proje ruhsat alanı içerisinde, izinleri alınmış 13 adet kil ve kalker ocağı öngörülüyor.
Muğla İdare Mahkemesi’ne “ÇED olumlu” kararının iptali talebiyle açılan davada, mahkeme bilirkişi heyeti atamasına rağmen kendi kararını bozarak davanın zaman aşımından kaynaklı görülmemesi kararını verdi. Ardından yapılan itiraz sonrası Danıştay, zaman aşımı kararını bozarak “ÇED olumlu” kararına yapılan itirazın değerlendirilmesine hükmetti. Bu dava Muğla 2’nci İdare Mahkemesi’nde görülürken, bölgede bilirkişi incelemesi yapılması bekleniyor. Köylüler ise son olarak 16 Ocak’ta “yürütmenin durdurulması” talebiyle tekrar Muğla İdare Mahkemesi’ne başvurdu.
Köylülerin mücadelesi, alanın 1993’de yapılan imar değişikliğiyle sanayi bölgesi ilan edilmesiyle başlıyor. İlk olarak 2007 yılında bölgede başlayan çimento fabrikası tartışmaları o dönem köylülerin açtığı mahkeme sonucu iptal edildi. Ardından 2014 yılında başka bir şirket üzerinden bölgede “ÇED olumlu” raporu alındı. Fakat bu raporun duyurusu yapılmadığı için bölge halkı 2021’de Menteşe Belediyesi’nin fabrikaya yapı ruhsatı vermesine kadar olaydan haberdar olamadı. Ruhsat verilmesi ile birlikte köylülerin mücadelesi tekrar başladı. Fabrikaya karşı mücadele eden Deştin köylüleriyle mücadelelerini konuştuk.
‘SAĞLIK PARAYLA ALINMAZ’
Köylülerden Raziye Özdemir (52), doğduğundan itibaren köyde yaşadığını ve tarım, hayvancılık, zeytincilikle uğraştığını söyledi. Çimento fabrikasına karşı 30 yıldır mücadele verdiklerini vurgulayan Özdemir, “Yeniden karşımıza çıkan fabrikaya karşı bizde doğamızı talan ettirmek istemiyoruz. Yiyeceklerimize, bahçelerimize, zeytinimize zarar versin istemiyoruz. Her şeyi kendimiz yapıyor kendi kendimize yetiyoruz. Bunların hepsi etkilenecek, yaşamımız bitecek. Çimento fabrikası değil temiz bir hava istiyoruz. Sağlık parayla alınamaz. Sonuna kadar, ölene kadar topraklarımızı korumaya devam edeceğiz. Biz hiçbir yere gitmeyeceğiz” dedi.
‘NEREYE GİDECEĞİZ?’
Köylülerden Sultan Sarı (58) ise, hayvancılık ve tarımla geçindiklerini ve doğalarını kaybetmek istemediklerini vurguladı. Köyün yeşilliğinin ve su kaynaklarının yok olacağına işaret eden Sarı, “Bizim için önemli olan suyumuz ve toprağımız. Mısır, biber, patlıcan, domates, fasulye, marul, maydanoz, pırasa, lahana, karnabahar aklınıza ne geliyorsa yetişiyor. Şehirler biz üretirsek alıp yiyorlar. Biz üretmesek şehirler ne yiyecek. Çimento fabrikası olduğu zaman yeşillikler, bahçelerimiz yok olacak. Biz neyle geçineceğiz. Geleceğimiz için bunu istemiyoruz. Biz bu yaştan sonra şehire gidemeyiz. Bir fabrika için her şeyimizi kaybedeceğiz. Çimento fabrikası yapacak doğanın içinde başka yer bulamamışlar mı? Çimento fabrikası için onay verenler gelsin bizim köyümüze. Gelsin yeşilliğimizi, doğamızı görsün. Oraya nasıl imza atmış görsün” diye tepki gösterdi.
200 BİN ZEYTİN AĞACI ETKİLENECEK
Köylülerden Abdülkadir Çetinkaya (62), fabrika inşa alanın etrafında 200 bin zeytin ağacı, 2 buçuk milyon çam ağacı olduğunu belirtti. Bölgede ayrıca onlarca çeşit çiçek, bitki ve mantar bulunduğunu da kaydeden Çetinkaya, fabrikanın tüm bunları yok edeceğini vurguladı. Çam ağaçlarının yok olmasıyla tüm ekosistemin alt üst olacağına işaret eden Çetinkaya, “Daha sonra buralarda senelerce bir şey yetişmez. Ormanlar kesilince orada sel, felaket her şey oluşur. Zaten yeterince tahribat var doğamızı daha fazla talan etmeyelim. İnsanlar ağlayacak duruma geldi. Çevre köylere gidin, tahribatı görün. Mermer ocakları yüzünden bölgede yaşanmaz duruma geldi. Üstüne bir de çimento fabrikası istemiyoruz” ifadelerin kullandı.
DOĞA TAHRİBAT ALTINDA
Bölgeden akan Deştin Çayı’nın Kazan Göleti ve Bayır Barajını beslediğin,i bunların da toplamda 25 köyün ihtiyacını karşıladığını aktaran Çetinkaya, şöyle devam etti: “Fabrika ile birlikte bu barajlarda yok oluyor. Zaten şu an dünya susuz. Yine ormanlar kesilirse tüm bölge sel altında kalır. Çimentocuyla, patronlarla alıp veremediğimiz yok. Ben 30 senede yetiştirdiğimiz zeytin ağacımı düşünüyorum. Biz bunların mücadelesini veriyoruz. Fabrika yapılırsa bizim gidecek yerimiz kalmayacak. Suriye’den gelenler tekrar ülkesine dönüyor. Biz nereye gideceğiz? Zaten gidecek yerimiz kalmadı. Doğa tahribat altında. İnsanların psikolojisi bozuldu. İnsanlar gülemiyor. Belli etmiyor ama ızdırap çekiyorlar.”
YAŞAM YOK OLACAK
Köylülerden Sait Sarı (58) ise, bölgede uzun yıllardır tütüncülük, zeytincilik ve sebze-meyve yetiştiriciliği yaptıklarını kaydetti. Yetiştirilen her ürünün doğal ve gübresiz olduğunu söyleyen Sarı, “Yatağan termik santralinden meltem estiği zaman dumanı buraya vuruyor. Vurduğu zaman bizim sebzelerimizi kurutuyor. Meltem çok nadir esen bir rüzgardır ama bu fabrika bizim dibimizde olacak. Bu bizim hayatımızı kökten bitirecek. Buna nasıl müsaade edelim? Sadece bizim köyde değil en az 10 köyü, zeytinimizi tamamen bitirecek. Zaten zeytin bittiği zaman burada yaşayamayız. En büyük gelirimiz zeytin. Yetkililer ‘zeytinlikleri zeytinlik diye yazdırın’ diyor. Yazdırsam da fabrika yapılırsa oradan gelecek tazminata lanet olsun” diye belirtti.
‘ÖLÜNCEYE KADAR DİRENECEĞİZ’
“Bu ağaçları çimento şirketine mi bırakalım” diye soran Sarı, “Ormanda sadece zeytin değil. Salep türleri, şeftali, nar, ayva, ceviz saymakla bitmeyecek meyve çeşidimiz de var. Buraya özgü şeftali türümüz var. Biz bunları daha ileri götürmeye çalışırken çimentocular bunların hepsini bitirecekler. Yine köyde arıcılık yapılıyor. En az olanın kendine yetecek kadar peteği. Bu vadinin neresini gezersen gez 4 çeşit mantar yetişiyor. Yarın bunların hepsi yok olacak. Biz dağımızı, ormanımızı, doğamızı korumak için uğraşıyoruz. Bizim çimento ihtiyacımız da yok. Burası da tamamen dış pazara çalışacakmış. Buradan köylünün ne faydası olacak? Köylünün elinden her şeyi alınacak, çimentocuya verilecek. Biz yetkilileri bizim sesimiz olsun diye seçtik buna bir çare bulsunlar. Bizde ölünceye kadar bununla uğraşacağız” diye konuştu.