EKOLOJİ HABER- Geçtiğimiz yıl, Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Ağrı’nın Diyadin ilçesindeki Mollakara köyünde piyasa değeri 1,2 milyar dolar olan 20 ton altın, 2,8 milyon dolar olan 3,5 ton gümüş rezervi tespit edildiğini açıklamış ve sahada alt yapı çalışmalarına başlanacağını duyurmuştu. Bu kapsamda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyum olarak yer aldığı Koza Altın’ın, Mollakara köyünde altın madeni tesisi için toplam 160 milyon dolar yatırım yapması bekleniyor. Koza Altın’ın son dönemlerde ülkedeki birçok altın madenini işlettiği biliniyor.
İklim Haber’de yer alan habere göre tesisin kurulacağı Diyadin ilçesindeki bölge, yenilenebilir enerji potansiyeli açısından oldukça zengin bir bölge. Maden tesisisin faaliyete geçmesi ile beraber burada büyük bir tahribatın yaşanacağı tahmin ediliyor. Yine tek geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılığın da önemli zarar göreceği belirtiliyor ve son 10 yılda Türkiye’nin göç veren illeri arasında ilk sıralarda yer alan Ağrı’dan göçü daha çok artıracağı aktarılıyor.
Maden sahası, sadece bölgeyi değil bir bütün olarak ülkeyi ve komşu ülkeleri de olumsuz etkileyecek. Sahanın olduğu yerin yakınlarında bulunan, Tendürek Dağı’nda doğan ve 722 km’lik birçok il ve ilçenin olduğu alandan geçerek Fırat Nehri ile buluşan ve Fırat Nehri’ni besleyen en büyük kol olan Murat Nehri’ndeki su da kirlenmiş olacak. Benzer bir durum Erzincan’ın İliç İlçesi’ndeki altın madeni sahası için de söz konusu olmuştu.
Diyadin’de hazırlıkları yapılan maden sahasının Murat Nehri’ne yakın olması akıllara Fırat Nehri’ne yakın olan İliç’deki maden sahasının yarattığı tahribatları getiriyor. Doğu Çevre Platformu üyesi ve Van Çevre Derneği Ağrı temsilcisi Mehmet Nuri Taşdemir, “Maden sahasının yapıldığı yerde Murat Nehri akıyor. Bu nehir Tendürek Dağı’ndan doğuyor ve 722 km ‘lik mesafeyi kat ederek Fırat Nehri’ne akıyor. Fırat Nehri’ni besleyen en büyük kol aynı zamanda” sözlerini kullanarak Fırat Nehri’nin benzer bir tehlikeyi şimdi de Diyadin’deki maden sahası üzerinden yaşayacağına dikkat çekiyor.
Taşdemir, İliç’teki Çöpler Altın Maden Sahası’na ilişkin süren tartışmaları hatırlatıyor ve Diyadin’de kurulacak madende Fırat Nehri gibi Murat Nehri’ne de zehir akabileceğine dikkat çekiyor. Taşdemir, “Koza Altın Grubu’nun Diyadin’in Mollakara Köyü civarında tespit ettiği altın rezervlerindeki arama faaliyetleri devam ediyor. Şu an AR-GE çalışmaları yapılıyor. Kayalar yontuluyor, sondaj çalışmaları yapılıyor. En büyük tehlikeyi de Murat Nehri yaşıyor. Murat Nehri Tendürek Dağı’nda doğuyor ve çalışmaların yapıldığı Kırmızıkaya da tam burada. Murat Nehri zehirlenirse aktığı 722 km’lik alanı ve devamında birleşeceği Fırat Nehri’ni de zehirleyecek. Bu durum daha büyük bir felakete yol açar. Bölgede uzun vadede hastalıklar da ortaya çıkacak. Bunun yanı sıra toprak da oksitlenecek.
Ağrı’nın ekonomik potansiyeli tarım ve hayvancılığa dayanıyor. Jeotermal kaynakların zengin olduğu bölgede son yıllarda bazı yatırımlar da söz konusu. Kentte şu an 33’ü aşkın sera üretim tesisi bulunuyor. Taşdemir, maden sahasıyla beraber bu potansiyelin de zarar göreceğini aktarıyor: “Çalışmaların sonunda siyanür olursa bölge göç verecek. Çünkü tarım alanları zehirlenecek, hayvancılık olumsuzluk etkilenecek. Kaldı ki Diyadin’de 40 dönümlük alanda jeotermal enerji ile seracılık faaliyetlerinin yapılacağı bir proje hayata geçirilmişti. Bu seralarda yılda 170 ton domates üretiliyor. Maden sahası olursa bunlar yerle bir edilecek. Yine yapımına yeni başlanan 33 yeni tarım tesisi de olumsuz etkilenecek. Kentin ekonomisi genelde tarım ve hayvancılığa dayanıyor. Yine arıcılık önemli bir uğraş kaynağı. Rakımın yüksek olması nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları oldukça verimli. Maden çalışmasının yapıldığı yerde de jeotermal kaynaklar var. Maden sahasının olduğu bölgede sera organize sahası kuruluyor. Bir taraftan siyanürle altın çıkarılacak diğer taraftan tarım yapılacak. Bu çok çelişkili bir durum.”
Diyadin ilçesindeki jeotermal kaynaklara değinerek konuşmasını sürdüren Taşdemir, “Diyadin ilçesindeki ısınma ihtiyacı termal enerji ile oluyor. Kurulacak maden aynı zamanda bu sıcak kaynağa yakın. Oradaki halkın %80’i jeotermal ile ısınıyor. Yine birçok sera tesisinde bu ısıyla üretim yapılıyor. Kış aylarındaki -35 derecedeki soğuklukta orada tarım yapmak mümkün. Bölge her anlamda tarım ve hayvancılıkta ülke için lokomotif olma potansiyeli taşıyorken burayı maden sahası ile kirletmenin mantığı yok. İşsizlik ve göçün yoğun olduğu bu bölgede ekonomiyi güçlendirecek adımlar atılması gerekiyorken sadece bir firmanın kazancı için buradaki yer altı ve yerüstü değerleri kurban ediliyor. İstatistiklere göre bir maden sahasının ömrü 6 yıl. 6 yıl sonra burası tahrip edilecek, su, toprak ve havayı kirletip gidecekler. Maden sahasında 500 kişinin istihdam edileceği söyleniliyor ama termal tarım tesislerin yapılması durumunda 1200 kişi sadece burada istihdam edilecek. Maden sahası hayata geçerse göç artarak devam edecek. Yine yatırımları yapılan tarımsal alanlar ile termallere dönük sağlık turizmi heba edilmiş olacak.”
Bölgede sondaj çalışmalarının devam ettiği bilgisini veren Taşdemir, inşaat başlamadan herkesin bu felakete hayır demesi gerektiğini ifade ediyor. Van Çevre derneği olarak yakın zamanda yürütmeyi durdurma davası açacaklarını kaydeden Taşdemir, ülkedeki yaşam savunucularından ve kamuoyundan destek beklediklerini kaydediyor.