MA ve JINNEWS muhabirleri hakkında hazırlanan iddianameyle seçilen haberlerle algı yaratılmaya çalışıldığını belirten avukat Resul Temur, gazetecilerin mesleki faaliyetlerinin manipüle edilmek istendiğini söyledi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 29 Ekim’de tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, muhabirleri Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Selman Güzelyüz, JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer ile tutuksuz yargılanan MA muhabiri Zemo Ağgöz ve bir süre MA Ankara bürosunda stajyer olarak çalışan Mehmet Günhan hakkında açılan davanın ilk duruşması 16 Mayıs’ta görülecek.
Üç buçuk ay sonra tamamlanan ve 210 sayfadan oluşan iddianamenin büyük bölümü, MA’da yayınlanan 149 haber, gazetecilerin savcılık ifadesi, dosya dışı eklenen “tanık” ifadeleri, PKK ve KCK tarihine ayrıldı. Söz konusu iddianameyi kabul eden Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye talebini ise reddetti.
MESLEKİ FAALİYETLERE TUTUKLAMA
Gazetecilerin mahkemece kabul edilen iddianamesini avukatları Resul Temur değerlendirdi. Mahkemece kabul edilen iddianamenin 9 gazetecinin tamamen mesleki faaliyetleri kapsamında tutuklandığını ortaya koyduğunu vurgulayan Temur, “İddianamenin Mezopotamya Ajansı’nın haberleri üzerine inşa edilmiş olması da amacın hukuki olmadığını, gazetecilik faaliyetini ve Kürt basınının editöryal tercihlerini yargılamayı hedef aldıklarını göstermektedir” dedi.
Resul Temur
‘HABERLERİN CEZALANDIRILMASI’ TALEBİ
Savcılığın MA’nın haberlerinden bir kısmını seçerek algı yaratmaya çalıştığını ifade eden Temur, ajansın diğer haberlerinin tamamen görmezden gelindiğini söyledi. Temur, “Savcılığın iddia ettiği şekliyle bile olsa, Kürt toplumunu ve Kürt sorununu ilgilendiren haber içeriklerinin cezalandırılmasını talep etmek, kendi tekelinde olmayan gazeteciliği hedef almak anlamına geliyor. Söz konusu haberler ile yargılanan gazeteciler arasında sebep sonuç açısından bir ilişki kurma çabasına bile girmeyen savcılığın keyfi hareket ettiği anlaşılıyor. Söz konusu haberlerin hiçbiri gazetecilere suç isnadı olarak yöneltilebilecek noktada değil. Haberler ile yargılananlar arasında illiyet bağının kurulmaması, suç ve cezaların şahsiliği ilkesini ihlal etmektedir” şeklinde konuştu.
ŞEKLİ YARGILAMANIN GÖSTERGESİ
Temur, Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin illiyet bağını sorgulamadan iddianameyi kabul etmesi ve tensip ile gazetecilerin tutukluluk halinin devamına karar vermesinin şimdiden şekli yargılama yapılacağının göstergesi olduğuna dikkat çekti. Temur, “Hukuki dayanaktan yoksun olan iddianameyle gazetecilerin mesleki faaliyetini manipüle etmek isteyen savcılık makamı, yine sebep sonuç ilişkisinden bağımsız olarak KCK sözleşmesine atfen Kürt gazetecilerinin cezalandırılmasını talep ediyor” diye belirtti.
AYM’NİN CEMİL UĞUR KARARINI HATIRLATTI
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) “helikopter” davasında tutuklanan MA muhabiri Cemil Uğur hakkında verdiği “hukuka aykırı” kararını hatırlatan Temur, şunları söyledi: “AYM, Cemil Uğur kararında benzer şekilde mantık yürütme ile oluşturulmaya çalışılan suçlamalar açısından gazetecilerin çalıştıkları ajans ve haber geçtikleri alanların tutuklanma gerekçesi haline getirilemeyeceğini belirtmişti. Buna rağmen ve bu karar savcılığa sunulmuş olmasına rağmen yine yorum gücü ile Anayasa Mahkemesi’nin bakış açısından ve yol gösterici nitelikte vermiş olduğu kararından daha üstün hareket ettiklerini göstermektedir. Elbette bu üstenci bakış açısı yargısal faaliyetten doğan güçlerinden değil, siyasal anlamda yüklendikleri misyondan kaynaklanmaktadır.”
MAHKEME TEK TANIĞI DİNLEYECEK
Farklı kentlerde, farklı tarih ve dosyalar kapsamında ifadesi alınan kişilerin tanık olarak iddianameye konulduğunu belirten Temur, bunun iddianameyi sayfa sayısı olarak şişirmekten başkan bir anlamının olmadığına vurgu yaptı. Temur, “Mahkeme bu sebeple sadece bir gizli tanığı dinlemeye karar vermiş, bunun dışında iddianamede yer verilen tanıklıklara başvurma gereği duymamıştır” dedi.
MASAK VAR AMA YOK!
Temur, iddianamede ayrıntısına yer verilmeyen MASAK raporlarında gazetecilerin aldıkları maaşlar ile mesleki faaliyet yürütürken kullandıkları giderlerin bile “örgütsel finansman” şeklinde lanse edildiğini söyledi. Temur, “Bir taraftan incelenen banka hesaplarıyla gazetecilerin para akışlarını suç delili kabul eden savcılık, diğer taraftan ‘takip edilmemek ve delil bırakmamak adına hiçbir şekilde bankacılık işlemi gerçekleştirmeden hayatlarını idame ettirdiklerini’ belirtmiştir. Hem MASAK raporuna dayanmak hem de MASAK raporunu yalanlamak ancak böyle bir iddianame saçmalığında gerçekleşebilir” diye konuştu.
ANKARA VE AMED ARASINDAKİ ÇELİŞKİ
Ankara’da Özgür Basın emekçilerinin “örgüte para aktaran yapı” olarak, Amed’tekileri Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) hazine yardımının kesilmesi için “HDP’den para alan örgütsel yapı” olarak gösterildiğine dikkat çeken Temur, “Bu, savcılıklar arasında yoruma dayanan bir uzlaşının bile gerçekleşemediğini göstermektedir. Bu dosya çok açık biçimde Kürt basının yargılanmasını ve böylelikle Kürt basını tarafından mikrofon uzatılan tüm kesimlerin susturulmasını hedef almaktadır. Kürt basınında çalışan gazeteciler, cezaevinde bile olsa sözlerini söyleyip haberlerini yapmaya devam ederler. Fakat Kürt basınında çalışan gazeteciler cezaevinde olduğu sürece birçok sivil toplum kuruluşunun ve devlet dışı görüşlerin ifade edilmesini ve yayılmasını engellemektedir. Bu sebeple başta sivil toplum örgütleri olmak üzere toplumun farklı kesimlerinin bu davalar nezdinde Kürt gazeteciler ile gerçek bir dayanışma sergilemeleri gerekmektedir” çağrısı yaptı.
MA / Özgür Paksoy