EKOLOJİ HABER- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de 15 yaş ve üzeri işsiz oranı yüzde 10.4. Van’da ise bu oran Türkiye ortalamasının neredeyse iki katı; Van, yüzde 19.2 ile işsizlik oranının en yüksek olduğu kentlerden. Gençlerin iş bulmak umuduyla ülkenin batısına veya Avrupa’ya gittiği kentte, işsiz kalanların yapmak zorunda kaldığı işlerden biri de yük taşıyıcılığı.
Sayıları ekonomik krizle beraber artan yük taşıyıcıları, günün ilk ışıkları ile çalışmaya başlıyor. Onları kentin her sokağında görmek mümkün. Üç tekerlekli arabalarıyla sokaklara çıkıp iş kovalayan yük taşıyıcıları, günde ortalama 10-12 saat çalışıyor. Beden gücüyle yaptıkları bu işten kazançları ise günde ortalama 50 TL ila 150 TL arasında.
Çoğu kez sadece ekmek alabildiklerini ya da evlerine elleri boş dönmek zorunda kaldıklarını anlatan yük taşıyıcılarının yaş ortalaması da oldukça yüksek. Ekonomik kriz ve işsizlikle beraber bazı gençler de bu işe yönelse de ağırlıklı yaş ortalaması hâlâ altmışın üzerinde. Yük taşıyıcılarının çoğu 90’lı yıllarda köylerinden göç etmek zorunda kalmış ve kentin yoksul mahallelerinde yaşıyor.
Sokak sokak gezerek iş kovalayan yük taşıyıcıları, açlık sınırının oldukça altında ve güvencesiz çalışıyor. Ağır iş koşulları sağlıklarını da etkiliyor; birçoğu ayakları ve kolları ile ilgili sağlık sorunları yaşıyor.
‘ELLERİMİN SIZISINDAN UYUYAMIYORUM’
64 yaşındaki Mehmet Demir onlardan biri. Yaklaşık yirmi yıldır, ikisi engelli 10 kişilik ailesini taşıdığı yüklerden elde ettiği parayla geçindiriyor. Yıllar önce inşaat işinde yaşadığı kaza sonrası uzun süre çalışamamış. Köyleri boşaltıldığı için kente göç etmek zorunda kaldığını belirten Demir, bir gününü ve ağır iş yükünün bedenindeki etkileri şöyle anlatıyor:
“Günde 10 saat çalışıyoruz. Bazen siftah yapmadan eve dönüyoruz. Kuru ekmekten başka bir şey alamıyoruz. Onu da bayat alıyoruz. Bu arabayı da biri hayrına verdi bana, bununla çalışıp çocuklarıma bakıyorum. Bazen ağrıdan uyuyamıyorum. Ellerimdeki sızıdan geceleri rahat edemiyorum. Dün akşama kadar 100 TL kazandım. 100 TL ile ne alabilirim? Ekmek bile alamam. Benim dışımda çalışan da yok. Oğlum üç yıl önce sağlık bölümünü bitirdi ama işe almıyorlar. Van’a gelmeden köydeyken 600 koyunum vardı. Buraya gelip bu duruma düştük. Bağıra bağıra ‘Benim emeklim’ diyor. Bizim gibi arabacılar nasıl idare ediyor diye sormuyor.”
67 yaşındaki Ali Ocak, 10 kız çocuğu babası. 1976 yılında Çaldıran’da yaşanan depremden sonra kente göç etmiş ve o günden bu yana da bu işi yapıyor. Yıllar ilerledikçe, taşıdığı yüklerin ağırlığı da artmış bedeninde. “Hastayım, yürümekte zorlanıyorum. Tek bir dişim kalmamış, yemek yiyemiyorum. Ne yardım ediliyor ne de bir şeyim var kurban olayım. Sen bu kadar çalışsan zorlanmaz mısın?” diye söze başlıyor. Ardından da bu yaşta bu işi yapmaya mecbur olduğunu anlatıyor:
“Sabah geliyorum, akşama kadar çalışıyorum ancak çocuklara ekmek alabiliyorum. Günlük 20 TL, 30 TL, 40 TL veya 50 TL kazanıyoruz. Pahalılıktan dolayı bu parayla bir şey alınmıyor. İnsan rahatsız olmaz mı? Sen olsan zorlanmaz mıydın? Mecbur çalışacağız. Gidip dilencilik mi yapayım? Şu an beş kuruş para yok bir çay içmek için”
65 yaşındaki altı çocuk babası Selahattin Tekin de 15 yıldır yük taşıyıcılığı yapıyor. Ayak tabanlarının çatladığını ve ağrıdan uyuyamadığını dile getiren Tekin kendi deyişiyle “ekmeği yılanın midesinden çekip çıkarma” gayretinde:
“Vallahi iş yok. Her gün akşama kadar çalışıyoruz ama kuru ekmek parasını bile kazanamıyoruz. Sabah saat 08.00- 09.00’da geliyoruz, akşam ezanına kalıyoruz. Bazen 50 TL, 100 TL veya 150 TL kazanıyoruz. Bazı günler hiçbir şey yok. Geçinemiyoruz. Yoruluyorum. Ayak tabanlarım hep çatlamış. Çocuklarım için kazanç elde etmek için eskisi gibi hareket edemiyorum. Ayak tabanlarım parçalanıyor. Geceleri merhem de sürüyorum çare olmuyor. Ne yapalım, ekmeğimizin peşindeyiz. O da çok zor. Ekmek yılanın boğazında artık. Yılanın midesinden çekiyoruz resmen. Hayat zorlaşmış. Akşamları fırından sadece bayat ekmek alabiliyoruz. Köydeyken iyiydi, arazilerimiz hayvanlarımız vardı. Ama şu an köyde de geçinmek zor, burada da.”
Eski bir inşaat ustası olan Eshed Yılmaz da 10 yıldır yük taşıyarak hayatını kazanıyor. Sekiz çocuk babası Yılmaz, gençlerin de artık bu işe yöneldiğini belirtiyor. Yılmaz, “Zorlukları çok. Yine de katlanıyoruz. Bu işte bile iş bulamıyoruz. Günde 50 TL,100 TL veya 150 TL’ye çalışıyoruz. Gıda, sebze aklınıza gelecek her şeyi taşıyoruz. Akşam ezanına kadar emek veriyoruz. Kazandığımız yetmiyor. Geçim zorlaştı. İş olmayınca bu işi yapanlar arttı. Gençler de yapmaya başladı. Eskiden yaşlılar yapardı. Çocuklarım okuyor. Onlara bakıyorum ama bakmak da sayılmaz. Devletten yardım bekliyoruz. İş versinler bize. Bu şartlarda nasıl yaşayabiliriz?” diyor.
Havaların soğuması ile birlikte üç tekerlekli arabaları da taşıdıkları yükler de biraz daha ağırlaşıyor. Dört çocuk babası, 58 yaşındaki Yusuf Çelik kış aylarında daha çok zorlandıklarını söylüyor:
“Duraklara gidiyoruz. Köylüler alışveriş yaptığında işimiz oluyor. Yoksa bekliyoruz gün boyunca. Sabahları evde yemek yiyip çıkıyoruz akşam ancak eve giderken yiyebiliyoruz. Öğle yemeğini yiyemiyoruz. Kazanç yok. İnsan üşüyor, soğuklar başladı. Kışın da çalışmak zorundayız, yoksa aç kalacağız. Sigortamız yok, güvencemiz yok. Devletten yardım bekliyoruz.”
Artı Gerçek