EKOLOJİ HABER- Okyanus dalgaları yükselip alçaldıkça, aşağıdaki deniz tabanına kuvvet uyguluyor ve sismik dalgalar oluşturuyor. Bu sismik dalgalar o kadar güçlü ve yaygın ki depremleri izlemek ve incelemek için kullanılan sismograflarda sabit bir gürültü gibi görünüyor.
Bu dalga sinyalinin son yıllarda daha yoğun hale gelmesi, denizlerdeki fırtınaların giderek arttığını ve okyanus kabarmalarının daha yüksek ve yoğun olduğunu yansıtıyor.Nature Communications dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, son 40 yılda dünya genelinde yaşanan bu artışları mercek altına alıyor. Küresel veriler, diğer okyanus, uydu ve bölgesel sismik çalışmalarla birlikte, artan küresel sıcaklıklara atfedilen fırtınalar ile dalga enerjisinde on yıllar süren bir artış olduğunu gösteriyor.
Sismolojinin okyanus dalgalarıyla ne ilgisi var?
The Conversation‘ın aktardığına göre küresel sismografik ağlar, daha çok depremlerin izlenmesi, incelenmesi ve bilim insanlarının gezegenin derin iç kısımlarının görüntülerini oluşturması için kullanılıyor.Bu son derece hassas cihazlar, volkanik patlamalar, nükleer ve diğer patlamalar, meteor çarpmaları, toprak kaymaları ve buzul depremleri gibi çok çeşitli doğal ve insan kaynaklı sismik olayları sürekli olarak kaydediyor ve rüzgar, su ve insan faaliyetlerinden kaynaklanan kalıcı sismik sinyalleri de yakalıyor. Örneğin, sismografik ağlar, koronavirüs pandemisi sırasında dünya çapında uygulanan karantina önlemleri sırasında insan kaynaklı sismik gürültüde küresel bir sessizleşme olduğunu gösteriyor.
Bununla birlikte, sismik arka plan sinyallerinin küresel olarak en yaygın olanını, küresel mikroseizm olarak adlandırılan fırtına kaynaklı okyanus dalgalarının yarattığı aralıksız tını oluşturuyor.
Bunlardan en enerjik olanı, ikincil mikro sismik süreç olarak biliniyor ve yaklaşık sekiz ila 14 saniye arasında bir periyotta titreşim yayıyor. Dalga setleri okyanus içerisinde çeşitli yönlerde ilerlerken, birbirleriyle etkileşime girerek deniz tabanında basınç değişimleri yaratıyor. Ancak dalgalar her zaman birbirine karışmıyor. Bu nedenle de genel okyanus dalgası aktivitesi için kusurlu bir yansıma oluşturuyor.
Diğer sinyal türü ise birincil mikro sismik süreç olarak adlandırılıyor. Bu sinyaller, hareket halindeki okyanus dalgalarının doğrudan deniz tabanını itmesi ve çekmesinden kaynaklanıyor. Dalgalar içindeki suların hareketi derinlikle birlikte hızla azaldığından, bu durum su derinliğinin yaklaşık 300 metreden az olduğu bölgelerde meydana geliyor. Birincil mikro sismik sinyal, sismik verilerde 14 ila 20 saniye arasında bir periyoda sahip sabit bir uğultu olarak görülebiliyor.
Gezegenin daha çok sarsılması ne anlama geliyor?
Çalışmayı yürüten bilim insanları, dünya çapında uzun süreli sürekli kayıt geçmişine sahip 52 sismograf sahasında 1980’lerin sonlarına dek uzanan tarihsel birincil mikro sismik yoğunluğu tahmin ve analiz etti.Bu istasyonlardan 41’inin (yüzde 79’u) on yıllar boyunca enerjide oldukça önemli ve aşamalı artışlar gösterdi.
Bulgular, 20’nci yüzyılın sonlarından bu yana küresel olarak ortalama okyanus dalga enerjisinin yılda ortalama yüzde 0,27 oranında arttığını gösterdi. Öte yandan, 2000 yılından bu yana, bu orandaki küresel ortalama artışın yılda yüzde 0,35 oranında yükseldiği saptandı.
En büyük genel mikro sismik enerji, Antarktika yarımadası yakınlarındaki bol fırtınalı Güney Okyanusu bölgelerinde tespit edildi. Bu sonuçlar, Kuzey Atlantik dalgalarının son yıllarda tarihsel seviyelere kıyasla en hızlı şekilde yoğunlaştığını ortaya koyuyor. Bu artış, Kuzey Atlantik fırtına yoğunluğunun ve kıyı tehlikelerinin arttığını gösteren son araştırmalarla da paralellik gösteriyor. Kasım 2023’te Avrupa‘yı güçlü dalgalar ve kasırga şiddetinde rüzgarlarla vuran Ciarán Fırtınası, bu artışın rekor kıran örneklerden biriydi.
Onlarca yıllık mikro sismik kayıt, güçlü kış fırtınalarının Kuzey ve Güney yarımküreler arasındaki mevsimsel salınımını da gösteriyor. Çalışma, Antarktika‘daki deniz buzunun büyüyüp küçülmesinin dalga sönümleyici etkilerinin yanı sıra El Niño ve La Niña döngüleriyle ilişkili çok yıllı iniş çıkışları ve bunların okyanus dalgaları ve fırtınalar üzerindeki uzun menzilli etkilerine de işaret ediyor.
Bulguların yanı sıra diğer yeni sismik çalışmalar da iklim ve okyanus araştırmalarından elde edilen ve küresel ısınma arttıkça fırtınaların ve dalgaların yoğunlaştığını gösteren sonuçları tamamlayıcı nitelik taşıyor.
Okyanuslar, son yıllarda insan faaliyetlerinden kaynaklanan artan sera gazı emisyonlarına bağlı aşırı ısının yaklaşık yüzde 90’ını hapsediyor. Bu fazla enerji, daha tehlikeli dalgalara ve daha güçlü fırtınalara dönüşebilir.
Çalışmadan elde edilen sonuçlar, artan okyanus dalga yüksekliklerinin kıyı şeritlerini vurabileceğini ve altyapıya zarar verebileceğini bildirerek bu dalgaların toprağı aşındırabileceğinden kıyı toplulukları için risk oluşturduğuna işaret ediyor.
Kaynak: Yeşil Gazete
Foto: AFP