EKOLOJİ HABER- İklim Adaleti Koalisyonu, geri döndürülemez tahribata yol açan doğa katliamlarının “ekokırım suçu” kapsamına alınması için 28 Kasım 2023 tarihinde 28 bin imzalı dilekçeyle yurttaşların hazırladığı Ekokırım Yasa Teklifi’ni Meclis’e sundu. Ayrıca 2024 yılını “Ekokırım Suçuna Karşı Mücadele Yılı” ilan eden İklim Adaleti Koalisyonu’nun Ekokırım Çalışma Grubu üyesi İlksen Dinçer Baş, ekokırıma karşı verdikleri mücadele ve iktidarın politikalarını değerlendirdi.
“Yurttaştan yurttaşa bir kampanya” olarak nitelendirdiği “Ekokırım Yasa Teklifi”ni MHP hariç Meclis’teki tüm partilere sunduklarını belirten Baş, teklifin “siyaset üstü” olduğunu söyledi. Parlamentodaki partilerin kapısını çaldıklarını vurgulayan Baş, “Genel başkanlar ve başkanvekilleri düzeyinde karşılandık. Tek bir partiden dahi olumsuz görüş almadık” dedi. Avrupa Birliği’nin (AB) 27 ülkesinin, 16 Kasım’da ekokırıma benzer suçların, her bir üye devletin iç hukukunda yasalaştırılması amacıyla karar aldığını hatırlatan Baş, “Türkiye, Avrupa Konseyi (AK) üyesidir. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa komisyonlarının tamamında bu konu tartışılarak, gerçekleşti ve iki yıl içerisinde de yasalarına geçmiş olacak. Neden bizde de aynı yasa gerçekleşmesin?” diye sordu.
Baş, teklifin amacına dair ise şunları söyledi: “Kasten, bilerek insanların, canlıların yaşadığı doğaya karşı bir tahribatta bulunuluyorsa ve bu ağır ölçekte yaşanıyorsa, gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ellerinden alınıyorsa, hukuk hiçe sayılarak yapılıyorsa bunun ‘ekokırım suçu’ kategorisinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun en iyi örneği Akbelen’de çıkarılan maden idi. Orada ağaçlar kesildi ve altındaki kömür çıkartılmak üzere şu anda dinamitler patlatılıyor. Orada 3 termik santral bulunuyor. Bu termik santraller hakkında ‘yürütmeyi durdurma kararı’ var. Burada hukuki kararlar hiçe sayılıyor, halkın rızası alınmadı, yaşam hakları ihlal ediliyor ve bütün bunlar bilerek yapılıyor.”
Yine Marmara Denizi’ndeki müsilaj (deniz salyası) yoğunluğunu örnek gösteren Baş, müsilajın denizin kirletilmesinin sonucu olduğunu söyledi. Doğaya verilen zararların cezasız bırakıldığının altını çizen Baş, çevre sorunlarının gelecek nesilleri de etkileyeceğine dikkat çekti. Baş, “Biz ‘Marmara Denizi ekokırım suç mahallidir’ diyerek, 2021 yılında yola çıktık. Marmara’daki bütün termik santralleri, sanayi tesislerinden geçerek bir kervan düzenledik. Bu kavramı gündeme getirdiğimiz günlerde uluslararası bağlantılarımızdan Stop Ecocide Foundation (Ekokırımı Durdurun Vakfı/SEF) ekibiyle çalıştık. SEF, 40 ülkenin dahil olduğu bir ağdır. Çevre, doğa ve ekokırımı insan hukuku bağlamında bir suç olarak ele almayı amaçlayan bir ağdır. Ya da daha somut bir örnek vermek gerekirse; Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) 4 temel suçuna ekokırımı da koymayı amaçlayan bir gruptur diye biliriz” ifadelerini kullandı.
Mevcut çevre hukukunun uygulanmadığını belirten Baş, “Türkiye, Bern Sözleşmesi ve Ramsar Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelere de imza atmış. Fakat bunlarda zayıf kalıyor ve uygulanmıyor. Cinayet işlendiğinde insanlar duygudaşlık yapıyorsa, doğanın öldürülmesinde de aynı duygudaşlığı yakalama çalışmasının bir azmini anlatmaya çalışıyoruz” dedi. Karını gözeten şirketlerin doğada yaratılan maliyeti hesaplamadığını söyleyen Baş, “Bu yasa teklifini verdik. Kabul edilirse şirketler, hem karlarının düşmemesi hem de itibarlarının sarsılmaması için kendiliğinden başka tedbirleri almaya başlayacaklar. Biz bir şey yapmadan sistem kendini iyileştirmeye başlayacak. Mühendisler, çalıştırılmayan atık tesisleri, filtreleri veya doğaya zarar vermeden pek çok şeyi uygulamaya başlayacaklar. Avukatlar, birlikte çalıştıkları şirket sahiplerini korumak için onlara bazı yol ve yöntemler göstermeye çalışacaklardır” diye belirtti.
MA