EKOLOJİ HABER- Küresel Kalkınma Merkezi (CGD) tarafından yayımlanan rapor, önümüzdeki yıllarda Küresel Güney’de ve özellikle Afrika’da artan sıcaklıkların, hızla değişen hava koşullarının ve aşırı olayların sosyoekonomik etkilerini inceledi. 2 derecenin çok altındaki sıcaklık artışlarının bile gelişmekte olan dünyadaki sosyoekonomik göstergeler üzerinde önemli etkileri olabilir.
Afrika’da aşırı hava olaylarının ürün verimini ve tarım arazilerinin değerini etkilemesi nedeniyle uzun vadede 200 milyondan fazla insan aşırı açlık ve yetersiz beslenmeyle karşı karşıya kalabilir. Çalışma, Afrika’daki tarımsal üretimin 2030 yılına kadar %2,9’a, yüzyılın ortasına kadar ise %18’e varan kayıplarla karşılaşabileceğini açığa çıkarttı. Yanı sıra bu süre zarfında tarım arazisi değerlerinin %36 ile %61 arasında düşebileceği öne sürüldü. Gelişmekte olan diğer bölgeler için tahminler kesin olmasa da araştırmacılar, bundan en çok yağmurla beslenen mahsullerin etkileneceğini söylüyor.
Gıda güvenliğinin yanı sıra, insan kaynaklı iklim değişikliği ile dünyanın en yoksul bölgelerinde yoksulluğun derinleşmesi bekleniyor. Afrika’da, kişi başına düşen brüt yurtiçi hasılanın (GSYİH) uzun vadede %7,1 azalması beklenirken, ülke düzeyindeki GSYİH’de ise %11,2 ile %26,6 arasında kayıp yaşanacağı tahmin ediliyor. Kıta genelinde yoksulluğun en çok tarım sektöründe çalışan haneleri etkilemesi bekleniyor; iklim değişikliğinin yaşanmadığı bir senaryo ile karşılaştırıldığında mahsullerden elde edilen gelirin muhtemelen %30 oranında düşeceği ve yoksulluğun %20 ile %30 arasında artacağı öngörülüyor.
Değişen yağış desenlerinin küresel su kaynaklarının kalitesini ve mekansal dağılımını etkilemesiyle, kuraklık ve sel riskine karşı hassas bölgelerde yer değiştirme oranlarının ve su kıtlıklarının artması da beklentiler arasında. Sadece Afrika’da, bu değişikliklerin 50 milyondan fazla insanı su sıkıntısı içine itmesi muhtemel.
Çalışmanın yazarı Philip Kofi Adom, “İklim değişikliği tehdidine değinilmezse, gelişmekte olan ülkelerin, özellikle de Afrika’nın sosyoekonomik sorunları derinleşecek ve son on yıllardaki kalkınmada elde edilen kazanımlar erozyona uğrayacak” diye yazdı.
Analiz, tarihi sıcaklıkların yaşandığı ayları takip ediyor; 2023, tarihin en sıcak yılı oldu ve dünyanın dört bir yanında kayıp ve yıkıma neden olan eşi benzeri görülmemiş aşırı hava olayları ile anılıyor.
Gelişmekte olan ülkeler, tarihsel olarak, en az katkıda bulunanlar olmalarına rağmen bu tür olaylardan en çok etkilenen ülkeler ve uzun süredir sanayisi gelişmiş ülkelerin sorumluluklarını yerine getirmesi için mücadele veriyorlar. Geçtiğimiz sene COP28 iklim zirvesinde, yaklaşık 200 ülkeden gelen delegeler, küresel ısınmanın neden olduğu zararla başa çıkmakta bir enstrüman olması için COP27’de kurulan Kayıp ve Zarar Fonu için bir çerçeve onayladı. Fonun operasyonel hale getirilmesiyle görevlendirilmiş olan 24 üyeli Geçici Komite tarafından geçen ay sunulan çerçeve, fonun nasıl işleyeceği konusunda öneriler içeriyor. Bu da paranın kimler tarafından alınacağı ve kimler tarafından ödeneceğini kapsıyor.
Nihai metinde, “Fonun operasyonel hale getirilmesine başlamak için mali kaynak sağlamak üzere öncülük eden gelişmiş ülkelerin katkıları beklenmektedir ” ifadesine yer verildi. Ayrıca, ABD’nin kalıcı hale getirmeye yönelik baskısına rağmen, fona dört yıllık geçici süre için Dünya Bankası ev sahipliği yapacak. Gelişmekte olan ülkeler, başlangıçta Fon’un Dünya Bankası’nda barındırılma fikrine karşı çıktılar, çünkü kurumun iklim eylemini teşvik etme ölçüsü hakkında güven eksikliği yaşıyorlardı.
Fon için yapılan taahhütler 700 milyon doları aştı. Bunun içinde AB’den toplamda 300-400 milyon dolar, Birleşik Arap Emirlikleri’nden 100 milyon dolar, Birleşik Krallık’tan 50 milyon dolar, ABD’den 17,5 milyon dolar ve Japonya’dan 10 milyon dolar bulunuyor.
Bununla birlikte uzmanlar, Fon’a yapılan katkıların, gelişmekte olan ülkelerin küresel ısınma kaynaklı her yıl yaşadıkları ekonomik ve ekonomik olmayan kayıpların %0,2’sinden azını temsil ettiğini belirttiler. Bu durum, gelişmiş ülkelerin katkılarını artırması ve Kayıp ve Zarar için tarihsel sorumluluklarıyla uyumlu olarak ek taahhütlerde bulunması için baskı oluşturuyor.