EKOLOJİ HABER- Cumhuriyet Halk Partisi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı, 13 Şubat’ta Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde yığın liçi sahasında meydana gelen kaymanın ardından yaşanan facia hakkında kapsamlı bir rapor hazırladı.Raporda; saha incelemesine ilişkin notlar, felaketi doğuran ihlaller, madencilik faaliyetinin etkilerinin bütüncül olarak tespitinin engellenmesi, işletmeci şirketin vergi borçlarının silinmesi, diri fay hattının üzerinde madencilik faaliyetine izin verilmesi, felaket sonrası ihlaller, ceza sorumluluğun çalışanlara yüklenmesi, atık ocak kısmına dolan atık kütlesinin gizlenmek istenmesi, üretim baskısı ve kapasite fazlası çalışmaya dair değerlendirme, denetimsizlik veya denetimin özel firmalar eliyle gördürülmesi gibi pek çok bölüm bulunuyor.
CHP Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Grup Danışmanı Cömert Uygar Erdem ve TBMM Danışmanı Kadir Demiryürek’in hazırladığı, Karabük Milletvekili Cevdet Akay’ın ek katkılar sunduğu raporda 25 maddelik bir sonuç bölümü de bulunuyor.
Sonuç Bölümünde Öne Çıkan İfadeler
Yaşanan felaket sonrasında bir afet yönetim krizi doğduğu aktarılan bölümde şu ifadelere yer verildi: “Olayın hemen sonrasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve İçişleri Bakanı başta olmak üzere kamu yetkilileri tarafından göçük altında kalan 9 işçinin kurtarılabilmesi için birçok arama yöntemi açıklanmış olmasına karşın, kaybolan 9 işçi halen bulunamamıştır. Felaket sonrasında, yığın liç sahasından kopan kimyasal içerikli kütlenin bir kısmı Sabırlı Deresi diğer kısmı açık ocakların bulunduğu sahalarda birikmiştir. İçinde cevher bulunan bu kütlenin yönetiminin nasıl olacağı, akıbetinin ne olacağı, çevre izin ve lisans belgesi iptali dışında Çöpler Kompleks Maden sahasının madencilik faaliyetlerinin devam edip etmeyeceğine dair bir açıklama yapılmamıştır. Yığın liç sahasından kayan ve geride kalan kütleler içerisindeki cevherin tekrar işlenmesine yönelik planlamaların ve yer araştırmalarının yapılıyor olması, bu felaketten ders çıkarılmadığı gerçeğini ortaya koymaktadır.”
Maden sahasında yığın liçi akması konusunda önleyici tedbirlerin alınmadığı veya yetersiz kalındığı da ifade edilen raporda, “Yıkım yaşanan yığın liç sahası ilk 4 fazı inşa edilerek işletmeye alınmıştır. İşletmeye alınan bu sahanın toplam kapasitesi 58 Milyon ton olup, bu kapasite Ekim 2021 itibariyle dolmuştur” denildi. Yanı sıra 2022’deki iki ayrı olay sonucu yaşanan kayma ve patlama sonrasında yaklaşık 3 ay tesisteki faaliyetlerin durdurulmasının ardından tesisin tekrar faaliyete başlaması ve aynı yığın liç sahasında 13 Şubat 2024’teki facia hakkında “yasal sorumluları hakkında cezai süreç başlatacak mekanizmaların işletilmediği” vurgulandı.
Murat Kurum’un “Acilen İstifası Gerekmektedir”
İliç’teki madenin 2020 yılında yapılan kapasite artışında imzası bulunan Murat Kurum’un Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yaptığı dönem hakkında sonuç bölümünde şu açıklama yapıldı:“13 Şubat felaketinin yaşandığı Çöpler Maden Tesisinde, Murat Kurum’un Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yaptığı dönemde; 58 milyon ton kapasiteli yığın liç sahasında, kapasitesi üzerinde cevher serilerek liçleme işlemi yapılmaya devam edilmiştir. Firmanın resmi internet sitesinde paylaşılan bilgilerden, yığın liç sahasının 32 basamaktan oluştuğu anlaşılmaktadır. Ancak, uygulamada yığın liç sahasının 36 basamak olmasına yönelik tasarım ve uygulama projeleri onaylanmıştır. 2021 yılında Çöpler Maden Kompleksi için yapılan 2. kapasite artışında, yığın liç sahasının 85,3 milyon tona çıkarılmasına yönelik ‘ÇED Olumlu’ kararı verilmesine rağmen bu kapasite artışını sağlayacak olan 5. ve 6. Faz inşaatları tamamlanmamıştır. Mevcuttaki 58 milyon ton kapasiteli yığın liç sahasında kapasite üstü üretim yapılmasına göz yumulmuştur.
Kapasitesi dolan yığın liç sahasına, Kartaltepe Madencilik’e ait Çakmaktepe Kompleks Madeninden daha fazla malzeme getirilmesini öngören, bunun için de 58 milyon tonluk sahanın halihazırda 85,3 milyon ton kapasiteli olduğuna dair sahte beyan içeren artış projesine ‘ÇED Olumlu’ kararı verilerek yığın liç sahası üzerindeki üretim baskısının daha da artmasına yol açılmıştır. Yığın liç sahasının denetim görevi Bakanlık adına özel bir denetim firmasına yaptırılmıştır. Proje sahibinin sunduğu denetim raporları yeterli bulunarak tesisteki yanlışlıkların devamlılığı sağlanmıştır. 27 Mart ve 21 Haziran 2022 tarihli kazaların yaşandığı yığın liç sahası, özel denetim firması raporları ve firma sahibinin sunduğu raporlar esas alınıp gerekli onarımlar yapıldı denilerek 22 Eylül 2022’de tekrar faaliyete başlatılmıştır. Murat Kurum’un İliç’teki felakete giden sürecin baş sorumlularından biri olmasına rağmen halen TBMM Çevre Komisyonu Başkanı görevini yürütüyor olması abesle iştigaldir. Acilen istifası gerekmektedir.”
Denetimler Şeffaflıkla Kamuoyuyla Paylaşılmıyor
Günümüzdeki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhasek’nin İliç’e facianın yedinci gününde gitmesi de eleştirilen raporda sorumlu Bakanlıkların tesisle ilgili yaptıkları denetimleri şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşmadığının altı çizildi ve eklendi: “Yığın liç sahasında yaşanan felaket sonucunda çevreye yayılan kimyasal içerikli malzemenin hareketi şimdilik durmuş gibi görünse de hem bu malzemenin hem de liç sahasının kalan kısmının yeniden harekete geçmesi riski bulunmaktadır. Siyanür ve diğer kimyasal içerikli malzemelerin çevreye sızması, su kaynaklarını ve havayı kirletme, toprak verimliliğini azaltma, ekosisteme ve biyolojik çeşitliliğe zarar verme ve halk sağlığı yönünden ciddi tehlikeler oluşturma gibi çeşitli çevresel riskleri beraberinde getirmektedir. Tüm bu risk kümesine karşılık, AK Parti hükümeti ve şirketin malzemenin başka alana taşınması ve malzeme içindeki cevherin kurtarılmasına dair çalışmalara ağırlık vereceği anlaşılmaktadır.”
Tesise verilen çevre izni ve lisans belgesinin iptal edilmesine karşın, diğer izin ve lisans belgelerinin, “ÇED Olumlu” kararları ile “ÇED Gerekli Değildir” kararlarının iptaline ya da “geri alınmasına” dair süreç işletilmediği paylaşılan raporda, “ÇED raporu ve Proje Tanıtım Dosyalarında gerçeğe aykırı ve hileli bilgi kullanılmasına, verilen taahhütlere aykırı hareket edilmesine rağmen şirket hakkında herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır” denilirken, tesisin tam altından geçen ve uzmanlarca 7 ve üstü deprem üretebileceği öngörülen Ovacık Fay Hattının bulunmasına karşın böylesine riskli bir bölgede tesise nasıl izin verildiği sorgulandı.
“Çöpler Kompleks Maden Tesisi Adil Geçiş Kapsamında Kapatılmalı”
Yaşanan facia sonrasında ortaya çıkan krizin maden tesisine dair birçok ihlali de gözler önüne serdiği açıklanan raporda ihlallere dair şu cümleler aktarıldı: “Tesisin içme, kullanma suyu havzasında ve fay hattı üzerinde kurulması gibi projenin yerinin belirlenmesindeki hile ve hatalar, proje sahası içerisindeki ünitelerin konumlandırılmasından işletilmesine ilişkin tasarım ve uygulama yanlışlıkları, yetersiz denetim mekanizmaları, ÇED ve diğer izin süreçlerinde yapılan usulsüzlükler, ve diğer eksiklikler, vahşi madencilik uygulamaları, üretim baskısı, emek sömürüsü gibi proje başvurusundan başlayarak projenin işletme aşamaları süresince devam eden birçok usulsüzlük ve hukuksuzluk üzerine inşa edilen, 13 Şubat’ta yaşanan felaket neticesinde yönetilmesi imkansız kriz doğuran, etkisi yıllarca sürecek çevresel yıkıma neden olan, ciddi kirlilik ve sağlık riskleri ortaya çıkaran Çöpler Kompleks Maden Tesisi adil geçiş kapsamında kapatılmalıdır.”
“Siyasi Sorumlular Yargıdan Kaçırılmaya Çalışılıyor”
Yapılan usulsüzlük, hileler ve denetimsizlikler nedeniyle 13 Şubat’ta meydana gelen facianın tekil bir olay olmadığı vurgulanan raporda, “proje çalışanlarına yöneltilen ceza soruşturmasının, olayın asli kusurluları olan işverenler ile kamu görevlilerini de kapsayacak biçimde genişletilmesi gerekmektedir” cümlesine yer verilirken sonuç bölümü şu maddeler ile sonlandırıldı:
“Felaket sonrası başlatılan ceza soruşturmasında tutuklanan şüphelilerin tesisteki çalışma pozisyonlarına dikkat edildiğinde, açıkça görülmektedir ki; AK Parti bir kez daha bu yaşananların tüm sorumluluğunu çalışanların üzerine atmak istemektedir. Felaketin önünü açan onayları veren siyasi sorumlular ise yargıdan kaçırılmak istenilmektedir.
Siyanürlü kimyasallar ile liç edilmiş, içinde siyanürlü sıvı çözeltinin yanında bol miktarda zehirli ağır metaller de içeren toprakla temas halindeki çevre yayılmış milyonlarca ton malzemenin alandan uzaklaştırılması için önleyici tedbirler zamanında alınmamıştır. Etkisi yıllar sürecek geri dönüşü mümkün olmayan bir çevresel yıkım meydana gelmiştir. Çevreye ağır, geniş çaplı ve uzun vadeli zarar veren bu hukuka aykırı eylemler nedeniyle bağlı ekosistemlerin geleceği tehlikeye atılmış ve “ekokırım” suçu maddi ve manevi tüm unsurlarıyla gerçekleşmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nda “iş kazalarına ve cinayetlerine karşı yeterli önlemleri almamak” fiilinin suç olarak düzenlenmemiş olması, ağır ve tehlikeli iş kollarındaki iş cinayetlerinin sayısını artırmaktadır. 13 Şubat felaketi yetkililer tarafından toprak kayması ya da heyelan olarak nitelendirilmek suretiyle doğal afet algısı oluşturulmaya çalışılmıştır. 13 Şubat’ta yaşanan felaket siyasi sorumlular eli ile gerçekleştirilen bir cinayete dönüşmüştür.”