EKOLOJİ HABER- Muğla Su İnisiyatifi‘nin 31 Mart Yerel Seçimleri öncesi “Muğla bölgesi insanı ve doğası büyük bir kuşatma altında. Yaşam alanlarımız, müştereklerimiz hızla sermaye nesnesine dönüştürülüyor” diyerek seçime katılacak adaylardan söz istedi.
Muğlalılar şehirlerindeki ekolojik yıkıma dikkat çekerek su varlıklarının yok edilmesinin bölge için en büyük tehdit olduğunun altını çizdi. İnisiyatifin suyun tüm canlıların yaşam hakkı olduğunu ve ticaret konu edilemeyeceğini belirttiği açıklamada bölgedeki suyun sermaye tarafından kuşatılmasına ilişkin örnekler ise şöyle sıralandı:
DSİ [Devlet Su İşleri] tarafından, yargı kararına rağmen doğal yaşamı yok ederek faaliyetlerine devam eden termik santralleri işleten şirketlere yapılan su tahsisleri,
Beton santrali gibi ormanları, tarım alanlarını ve su havzalarını yok eden sanayi projeleri,
Ormanları, zeytinlikleri ve tarım alanlarını yok ederek hızla yayılan maden ocaklarının su kaynaklarımızı da yok etmesi, kirletmesi,
Golf sahaları gibi aşırı su tüketen turizm projelerinin sürekli gündeme getirilmesi,
Sulak alanlarda, ormanlarda, hassas kıyı ekosistemlerinde, koruma alanlarında kaçak yapılaşmaya göz yumulması, tatil köyü projeleri, millet bahçesi projeleri planlanması,
Su ve kanalizasyon hizmetlerinin özelleştirilmesi, suyun şişelenerek satılması,
Tarım alanlarında aşırı su tüketen endüstriyel tarımsal ürün projelerinin yayılması,
Su talebini sürekli arttıran, büyüme odaklı kentleşme.
“Havzalar arasında su transferi, kontrolsüz bir şekilde açılan kuyularla gelecek kuşakların emaneti olan yeraltı su kaynaklarını sonuna kadar tüketmek, desalinasyon projeleri gibi yeni ekolojik felaketlere kapı açacak projeler merkezi ve yerel yönetimlerin ortaklığında özel şirketler tarafından hızla gündeme getirilebiliyor” ifadelerine yer verilen açıklamada belediyelerin susuzluk sorununun asıl nedenine yönelerek soruna ‘hakça’ çözüm aramak yerine ekosistemlerin sürdürülebilirliği açısından kabul edilemez olan projelerin savunucusu olabildiğine dikkat çekildi.
Muğlalılar adaylardan altı ayrı konuda söz istiyor
Muğlalılar adayların altı madde hakkında söz vermelerini istedi. Yönetime talip olan adaylardan beklentiler şu şekilde:
Muğla’nın su bütçesi üzerindeki en büyük yük, 1996 yılından beri yargının verdiği kapatma kararına rağmen faaliyetlerine devam eden termik santraller. DSİ’nin Yatağan ve Yeniköy termik santrallerinin işletmecileri ile Su Tahsisleri Hakkındaki Yönetmeliğe aykırı olarak yaptığı tahsis protokolleri derhal iptal edilmeli. Muğla Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri halkın ve doğanın yaşam hakkı olan suyun şirketlere devredilmesine karşı durmalıdırlar. Su hakkı davasını halk adına, halkla birlikte yürütmelidirler. Adaylar; iklim, insan, doğa, hava, toprak ve su düşmanı kömürlü termik santrallerin kapatılması için halkın yanında taraf olduklarını beyan etmelidirler.
Sermayenin doğayı sınır tanımaksızın metalaştırmasının sonucu olarak yaşanan iklim krizi gittikçe büyürken, su krizi ve gıda güvenliği riski de büyümektedir. Bu krizden ancak doğamızı, yaşam alanlarımızı koruyarak çıkabiliriz. Bu anlamda, su havzalarımızı, ormanlarımızı, tarım alanlarımızı yok ederek yürütülen sanayi, maden, enerji, turizm projeleri ekolojik krizi derinleştiren ekokırım suçu oluşturmaktadır. Yerel yönetimler halkın ve doğanın korunmasından yana tutum almalı, sermaye sahiplerini daha fazla zenginleştirmek için bu suça ortak olmamalıdır. Adaylar; doğayı, su kaynaklarını tahrip eden hiçbir projeye onay vermeyeceklerinin sözünü vermelidirler.
Adaylar, suyun ticarileştirilmesine karşı olduklarını açıkça beyan etmelidirler. Belediye sınırları içerisinde içilebilir kalitede suyun halka sunulması, suyun şişelenerek satılmasını yasaklamak üzere çalışacaklarına söz vermelidirler.
Adaylar; aşırı su tüketen turizm işletmelerine ve yüzme havuzlu özel konut projelerine izni vermeyeceklerini beyan etmelidirler.
Su kıtlığına çözüm, su bütçesinin hakça paylaşımından ve suyun ticarileştirilmesine karşı durmaktan geçmektedir. Adaylar, çözüm olarak ekosistemleri tahrip eden, suyun ticarileştirilmesinin aracı olacak projelere onay vermeyeceklerini açıklamalıdırlar.
Adaylar, Belediyenin stratejik planlama sürecinde planlarını ve bütçelerini halkın katılımı ile oluşturacağına söz vermelidirler. Planlama süreçleri, sermayenin çıkarlarını kollamak için kurulmuş olan ‘sivil’ toplum örgütleri ile göstermelik bir şekilde değil; halkın, doğanın, emeğin haklarını savunan örgütlerle, halkın en geniş katılımı ile gerçekleştirilmelidir.
Yeşil Gazete