EKOLOJİ HABER- Dersim’de hayvancılık yaparak geçimini sağlayan 62 yaşındaki Altun Kayaoğlu, masraf ve kazancının birbirini karşılamaması nedeniyle hayat şartlarının zorlaştığını belirterek, kendisiyle aynı işi yapan kadınlar için güvence sağlanması gerektiğini vurguladı.
Dersim’in Ovacık ilçesinde yaşayan 3 çocuk annesi Altun Kayaoğlu, yıllardır hayvancılık yaparak geçimini sağlıyor. 1994 yılında Kozluca köylerinin yakılmasıyla hayvanları otlatacak mera bulmakta zorlanan Kayaoğlu, ilçe merkezindeki yıkık dökük bir ahırda hayvanlarına bakıyor. Her gün sabahın erken saatlerinde işe koyulan Kayaoğlu, evinden biraz uzaktaki ahıra yürüyüp hayvanlarını besliyor. Sağdığı sütleri evinin çatısında kurduğu sistemle tereyağı, peynir, çökelek, yoğurda dönüştürüp satarak gelir elde ediyor.
Çocukluktan bu yana hayvancılıkla uğraştığını dile getiren Kayaoğlu, evlendikten sonra eşiyle birlikte hayvancılık yapmaya devam etmiş. Kayaoğlu, “Kayınbabamlar köyde oturuyorlardı. 1994 yılında askerler geldi bütün evleri yaktı. Kimisine ‘çıkın’ dediler, kimisi de çevre köyler yanınca korkudan çıktı. Bizimkiler sonuna kadar çıkmamıştı, sonrasında heyelandan kaynaklı çıkmak zorunda kaldılar. Bazı mahalleler yandığında köye gittik. Herkes kendi eşyasını dışarıya atmıştı, elden çıkarmıştı. Yaşlılarımız çok perişandı, ağlıyorlardı. Emeğini bırakacaklardı, ömür vermişlerdi. Emeklerini orada bıraktılar. Köylerde yaşam güzeldi, kendilerine yetecek kadar ekiyordu, biçiyordu. İyi kötü kendi köylerinden faydalanıyordu. Köyler bitince çaresiz kalındı. Oradan çıkıp merkeze geldiklerinde burada hayvancılığa devam ettiler. Kayınbabam iki inekle merkeze geldi. Sadece iki yıl yaşayabildi. Yaşlılarımızın çoğu o zaman hep öldü, hep üzüntüden oldu. Bu yaşlılarımız o emeğini bıraktı geldi daha çok üzülmesin ve yıpranmasınlar diye onun için bu işe devam ettik” diye belirtti.
Kayaoğlu, bir günlük rutinini ise şöyle anlattı: “Sabahları saat en geç 06.30’da kalkıyoruz. Sonra evimin çatısında katıklarımı, sütü, yoğurdu koyuyorum. Orada bir soba yakıyorum. Onları hallettikten sonra ahıra geliyorum. İşte ahırı süpürmektir, ineklere saman vermek, sağmak, danaların bakımı derken bayağı sürüyor 3-4 saatimi alıyor. Sonra gidiyorum tekrar süt, ayran, yoğurt işidir onlarla uğraşıyorum. Bu mevsimde günler de kısa bütün gün çalışıyorum. Akşam da aynı işleri tekrar yapıyorum”
Çektiği tüm zahmete rağmen bir şey kazanmadıklarını söyleyen Kayaoğlu, “Tarlamız olsa, ekip biçebilsek, samana para vermesek belki birkaç kuruş kazanabiliriz. Ama saman çok pahalı, tonu 5 bin lira. Biz bu sene 22 bin liraya beyaz saman aldık. Yonca samanı şu anda 8 bin lira. 8 ton da ondan aldık. Aldığımız ve kazandığımız birbirini karşılamıyor. Sütün kilosu 20 lira. Tereyağını da kendim yapıyorum, onu da 100 liraya satıyorum. Hayvandan ne kazanabilirsin. Bir tarlamız var ama 10 bin metrekare olmadığı için mazot yardımından da faydalanamıyoruz” diye konuştu.
Hayvancılıkla uğraşanların herhangi bir güvenceye sahip olmamasına çok üzüldüğünü dile getiren Kayaoğlu, şunları söyledi: “Bu kadar ezildim, bu kadar çalıştım, hiçbir tatil günüm olmadı. Ama onun karşılığında elde var, hiç. Hayvancılıkla, tarım işleriyle uğraşan kadınlar da sonuçta bu ülkenin emektarları. Ama bu işte çalışanların güvenceleri yok, emeklilik yok. Emek veren kadınlara da güvence sağlansa güzel olur.”
MA