EKOLOJİ HABER- Temiz Hava Hakkı Platformu’nun (THHP) yeni raporuna göre, Türkiye’de, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre havası temiz şehir yok. Havası en kirli beş kent ise sırasıyla Batman, Iğdır, Ağrı, Şırnak ve Malatya. Bu illerde yıllık ortalamalar, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) partikül madde PM10 için belirlediği 15 μg/m3 olan kılavuz değerin 5-8 katıydı. 200 günden fazla günde ise PM10 için yönetmelikte belirlenen 40 μg/m3 ulusal limit değerinin üstünde hava kirliliği ölçüldü.
Rapora göre Batman’da 2021 yılındaki hava kirliliği, DSÖ’nün kılavuz değerinin yedi katından fazla. Şehirde yaşayanlar, tam 326 gün boyunca kirli havaya maruz kaldı.
Batman Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Hasan Argünağa, kentte sadece bir tek ölçüm cihazının olduğunu söyleyerek başlıyor konuşmasına ve kente dair açıklanan bu verilerin sağlıklı olmayabileceğini ekliyor. Argünağa, “Bir tek hava ölçüm cihazı var. O da Valilik bahçesinde. Onun vereceği bilgiler sağlıklı olmayabilir. Araç parkının içinde. O araçlar orada çalıştırılıyor ve hemen ana caddenin kenarında dolasıyla geçen araçların kaldırdığı toz o cihazın üzerine gidebiliyor. Ve bu online izleniyor. Bu nedenle ölçülen değerler gerçeği yansıtmıyor olabilir” diyor.
Uzun yıllardır Batman ve çevre kentlerde ekoloji mücadelesi veren Argünağa, kentte son yıllarda kükürt dioksit ve partikül değerlerinde bir azalmanın olduğunu dile getiriyor: “Batman çukur bir alanda ve hava sirkülasyonu yetersiz. Bu durum, kirliliği tetikliyor. Eskiden ölçümler partikül ve kükürt dioksit olarak ölçülüyordu. Daha önce kömür ve kaloriferde kullanılan fuel oil ile ilgiliydi. Doğalgazdan sonra kükürt dioksit değerlerinde bir azalma oldu. Partikül seviyesinde de bir düşüş var. Bu rapor, kıymetli ama neye dayanarak bu rakamlar açıklandı. Böyle yüksek oranlı yani yılın 326 gününde partikül değerlerinin tavan yaptığı bir kent olarak nitelendirildi. Bunun yanıltıcı olabileceğine inanıyorum.”
Argünağa, yaz aylarında partikül değerlerin özellikle anız yangınlarından dolayı yükselebileceğini söylerken, “Bir araç yoğunluğu da var. Hava akımı da az. Hatta hava koridorunu dikkate almadan imar yapılaşması var. Yine temiz hava yaratacak yeşil alan sorunu var. Kent merkezinde toz oranı yüksek. Kullanılan ücretsiz dağıtılan kömürlerin de etkisi var. Bütün bu faktörleri bir araya getirdiğimizde bir partikül sorunu var ama raporda belirtilen düzeyde olamaz” diyor.
THHP Koordinatörü, çevre mühendisi Deniz Gümüşel ise diğer tüm iller için olduğu gibi Batman’ın da hava kalitesi değerlendirmesinin; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın (ÇŞİDB) www.havaizleme.gov.tr web sitesinden 1 Ocak -31 Aralık 2021 tarihleri aralığı için alınan raporlardaki resmi veriler üzerinden yapıldığını hatırlatırken, ÇŞİDB’nin 2021’de Batman’daki partikül madde 10 (PM10) kirliliği için ulaşılan rapora göre yıl boyu 357 gün (%97,81 düzeyinde) ölçüm yapıldığını belirtiyor. Gümüşel, “Bu ortalama verilerin güvenirliğini gösteren bir düzeydir. Batman’ın PM10 yıllık ortalaması 108,65 µg/m3’tür. Batman’da en yüksek partikül madde konsantrasyonu 388,43 µg/m3 olarak gerçekleşmiştir” diyor.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün hazırladığı Batman Temiz Hava Eylem Planı’nı işaret eden Gümüşel, bu plana göre Batman’daki en önemli partikül madde kirliliği kaynaklarının başında şehrin içinde kalan sanayi tesislerinin geldiğini aktarıyor ve ekliyor: “Batman’daki en önemli sanayi tesisi Tüpraş Rafinerisi’dir. Yine ÇŞİDB için hazırlanan ‘Ham Petrol Rafinerilerinin Çevresel Etkileri’ kılavuzuna göre rafinerilerde işlenen her 1 milyon ton ham petrol için 3.000 tona kadar partikül madde (PM10 ve PM2,5) atmosfere bırakılır. Bu durum, 1,4 milyon ton/yıl ham petrol kapasiteli Batman rafinerisinin havaya yılda 4.200 tona yakın PM salabileceği anlamına gelmektedir”
Hasan Argünağa’nın, hava kalitesi ölçüm istasyonunun konumuna dair eleştirilerinde çok haklı olduğunu da ifade eden Gümüşel, THHP olarak bu istasyonların kentteki farklı kirlilik kaynaklarını ağırlıklarına göre doğru temsil edecek noktalarda konumlandırılıp konumlandırılmadığından emin olmadıklarını söylüyor. ÇŞİDB’nin bu istasyonların konumunu ne tür bir yöntemle belirlediği bilgisinin, varsa yapılan kaynak modellemeleri ile birlikte kamuoyu ile paylaşılmasını talep ettiklerini de vurguluyor.
Iğdır’daki Sorun Yapısal
Iğdır son altı yıldır, en kirli iller arasında en üst sıralarda. Kentin hava kirliliği açısından zirvede tuttuğu yer nerdeyse hiç değişmiyor. Ağrı Dağı olmak üzere dört tarafı yüksek dağlarla çevrili olan Iğdır, bölgedeki karasal iklimin aksine mikro klima özelliğinde. 800 metre civarındaki rakımıyla bölgeye göre kelimenin tam anlamıyla çukurda kalan ve ‘’Doğu’nun Çukurovası’’ olarak tarif edilen Iğdır, son yıllarda yapılan her ölçümde ülkenin ve bölgenin havası en kirli kenti.
Iğdır, sanayi olarak gelişmiş bir yer değil. Nüfus yoğunluğu da oldukça düşük. Aynı zamanda Iğdır Üniversitesi Çevre Mühendisliği Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Aysun Altıkat da bir çalışma başlatmıştı. Bu çalışmaya göre hava kirliliği sorununun yapısal olduğuna dikkat çekmişti. Çalışmada, kentteki hava kirliliğinin yaz aylarında devam ettiği, kentin dağlarla çevrili olduğu ve akması gereken kirli havanın Ağrı Dağı’na çarparak geri döndüğü belirtilmişti.
Malatya’da Depremden Sonra Daha da Olumsuz bir Tablo Yaşanacak
Malatya’da da hava kalitesi istasyonlarından düzenli veri alınamadığını dile getiriliyor. “Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” başlıklı raporda, “Son 5 Yılda Hava Kalitesi İyileşen ve Kötüleşen Ölçüm İstasyonları (PM10)” da yer aldı. Bu başlıkta verilen istatistiklere göre, Malatya, hava kalitesi kötüleşen iller arasında Edirne’den sonra ikinci sırada yer aldı. Raporda ayrıca, 2019 yılında Türkiye nüfusunun %21’inin yaşadığı 30 ilde hava kalitesi (PM10) ile ilgili yeterli ölçüm yapılmadığı belirtildi ve Malatya’nın da 2019 yılında hava kalitesinin ölçülemediği iller arasında bulunduğu kaydedildi.
Ayrıca deprem bölgesindeki hava kirliliğin arttığı belirtiliyor. Son verilere göre depremden etkilenen kentlerde hava kirliliği, enkaz tozu ve ısınma için açıkta ateş yakılması gibi nedenlerle Türkiye limiti 2.5, Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerlerinin ise 7.5 katına çıktı. Uzmanlar, kirli havanın başta kanser, kalp-damar, KOAH gibi hastalıklara tetikleyeceği uyarısında bulunuyor. Bu tehlikenin kısa ve uzun vadede Malatya’da da olumsuz bir tablo yaratacağı tahmin ediliyor.
Deniz Gümüşel, 2021 yılında Malatya’da 361 gün boyunca ölçüm yapıldığını, Yani veri alım oranının %99,18 olarak gerçekleştiğini söylüyor. Bunun hava kalitesi izleme açısından sevindirici olsa da özellikle partikül madde 10 (PM10) açısından Malatya’nın havasının yıl boyu ne kadar kirli olduğunun da gözler önüne serildiğini ifade ediyor: “Malatya’da PM10 kirliliği 196,29 µg/m3 düzeyine kadar yükselmiş. Yıllık ortalaması ise 70,43 µg/m3 olarak gerçekleşmiş. Bu da Malatyalıların yıl boyu DSÖ kılavuz değerinin 4,7 katı daha fazla partikül madde (toz) soluduğu anlamına geliyor. Partikül madde 2013 yılında DSÖ tarafından isanda kanser yapıcı 1. Grup etmenler arasında sınıflandırılmıştı.”
Ağrı’daki Tabloda Yardım Kömürlerinin Etkisi Oldukça Fazla
Aynı raporda göze çarpan bir başka kent ise Iğdır ile komşu olan Ağrı oldu. Raporda, konutlarda yakılan kömürün yol açtığı hava kirliliğine ek olarak bir diğer önemli nedenin, yoğun uluslararası karayolu D-100 trafiği ve mal taşımacılığı olduğu ifade edildi.
Ağrı da sanayinin gelişmediği ve nüfus yoğunluğunun her geçen gün azaldığı kentlerden. Yeşil alanların da çok az olduğu kentte, başka bir belirleyici etken ise, yoksul olan halkın ısınma ihtiyacını daha çok bakanlığın dağıttığı kömürler ile karşılaması.
Doğu Çevre Üyesi Mehmet Nuri Taşdemir, rakımın yüksek olduğu kentte yeşil alanların oldukça az olmasına dikkat çekiyor. Taşdemir’e göre “yardım kömürü” olarak dağıtılan kalitesiz ve partikül değeri yüksek kömürler de kirlilikte büyük bir pay sahibi. Bölgenin ekonomik gelişmişlik düzeyine vurgu yapan Taşdemir, kömür dumanının yanı sıra kentte bulunan ender fabrikalardan olan çimento fabrikasının da filtre sistemiyle çalışmadığını hatırlatıyor.
Gümüşel de sanayi tesisleri açısından Kars, Ağrı-Doğubeyazıt ve Ermenistan’da bulunan çimento fabrikalarının kirlilikte önemli bir rolü olabileceğini kabul ediyor: “Ancak bunun net bir şekilde ifade edilebilmesi için bu noktasal kirlilik kaynaklarından ortaya çıkan kirletici emisyonlarının atmosferde nasıl dağıldığına dair kirlilik dağılım modellemeleri yapılmalı ve hava kalitesi ölçüm istasyonlarının konumlarının bu kirlilik kaynaklarının etkilerini de ölçebilecek şekilde belirlenmesi sağlanmalı.”
İklim haber