Şenol Balı/Ekoloj Haber
3.713 m2 alanı ile Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü, dünyada bilinen tatlı su ve deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosisteme sahip. Uzunluğu 430 kilometreyi, genişliği ise 80 kilometreyi bulan Van gölünün içindeki su hacmi yaklaşık 600 km3 olarak tahmin ediliyor. Gölün tuzlu ve sodalı suları biyolojik çeşitliliğini sınırlıyor. Ancak buna rağmen gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve endemik bir balık türü olan inci kefali yaşıyor.
Küresel iklim değişikliği, kuraklık ve kirlilik hem Van Gölü’nü, hem gölün içinde yaşayan canlıları hem de gölün havzasında yaşayan insanları olumsuz etkileyen tehlikelerden. Ancak bu tehlikelerden en gözle görülür olanı havzada yaşanan kirlilik. Dünyanın en büyük sodalı gölü olan ve Türkiye’nin en büyük iç havzalarından biri olan Van gölünün kirlenmesinde ilgisizlik, nüfus artışı, düzensiz yapılaşma ve yetersiz kanalizasyon hizmeti temel sebepler arasında sayılıyor. Van Gölü kıyısında 2 il, 9 ilçe, 136 köy ve mahallede yaklaşık bir milyon iki yüz kişi yaşıyor. Bu yerleşim yerlerinin nerdeyse tamamının kanalizasyon ve evsel atıkları doğrudan veya dolaylı olarak göle akıtılıyor.
Son yıllarda derinden hissedilen kuraklığa, ihmaller sonucu yaşanan kirlilik de eklenince bölgede ekolojik bir krize varacak gelişmeler yaşandı. Van Gölü her geçen gün daha çok çekilirken bölgedeki Akgöl, Değirmigöl,Sıhke Gölleri ile Zernek ve Koçkiri barajları kurudu. Yer yer 1000 metreyi bulan çekilmeyle beraber Van Gölü derinliklerinde bulunan mikrobiyalitler ilk defa gün yüzüne çıktı.
Gölün kuraklık başta olmak üzere diğer sorunlar hakkında bir rapor hazırlandı. Çev-der’in hazırladığı Raporda ilk olarakVan Gölü’nü kirleten bulgular değerlendirildi. Buna göre mevcut kirliliğin ana sebebi havzada bulunan yerleşim yerlerinden göle dökülen kanalizasyon atıkları. ‘’ Van denizi havzasında bulunan, Tuşba ilçesindeki arıtma tesisinin saniyede 1800 lt/sn,kanalizasyon arıtılmadan Van gölüne akıtılmaktadır. Van gölü havzasına günde 56 bin 400 ton metreküp kanalizasyon atığı akıtılmaktadır. Çözümü; tüm yerleşim yerlerinde ileri biyolojik arıtma yapılması, arıtma olmayan yada kanalizasyon olmayan alanlarda kanalizasyonların yapılması, yaklaşık bir milyon iki yüz bin insanın yaşadığı Van denizi havzasının kanalizasyonlarının biyolojik arıtma yapılarak atıklar enerjiye dönüştürülmelidir.’’ Raporda evsel atıkların göle dökülen yüze yakın akarsu, dere, kanal aracılığıyla göle taşındığı kaydedildi.
Fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kullanılmalı
İkinci tehlike olarak havzadaki hava kirliliğini tetikleyen kömür kullanımı ele alındı. Yapılan tespite göre kömür kullanımı, havzadaki ekolojik dengeyi ve insan sağlığını birincil olarak tehdit ediyor. Şu ifadelere yer verildi; ‘’ Özellikle kış aylarında kirli kömür ile canlıların zehirlendiği, birçok hastalığa neden olduğu bilinmektedir. Bu uygulamadan vazgeçilerek temiz enerji kaynaklarından yararlanmalıdır. Çözüm doğalgaz hatlarının tüm yerleşim alanlarına döşenmesi, doğalgaz fiyatının halkın ödeyebilir duruma getirilmesi, dağıtılacak kömür kalitesi yüksek yıkanmış kömür dağıtılması olmalıdır. Bacalara filtre takılması takip edilmelidir.’’
Raporun ilgili kısmında Van’ın en çok güneş alan bölgelerin başında geldiği hatırlatıldı ve fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve biyogaz enerjisi gibi enerji kaynaklarının kullanılması gerektiğine dikkat çekildi.
HES’ler önemli tehdit
Ülkemiz ve dünyanın birçok yerinde önemli bir sorun olan Hidroelektrik Santralleri (HES) de raporda detaylarıyla değinilen etkenlerden oldu. Rapora göre Havza’ya akan dere ve akarsular üzerinde kurulan HES’lerin su kaynaklarını hem azalttığı hem de kirlettiği belirtildi. ‘’ Doğanın tüm canlılara sağladığı su, ticari meta haline gelmemeli. Derelere kelepçe vurularak su kirletilmemeli. Ancak suyun görüldüğü her alanda HES’ler yapılmaya çalışılmış ve çoğunun enerji üretme amaçlı olduğu görülmektedir. Burada yönetmeliklere ve ÇED kurallarına uyulmuyor. Suyun azaldığı dönemlerde bile yapılıyor.’’
Taş Ocaklı su kaynaklarını, tarım arazilerini ve havayı kirletiyor
Raporda havzada bulunan taş ocaklarının faaliyetlerine de dikkat çekildi. Buna göre taş ocakları hem su kanyaklarını hem de tarım arazilerini kirletiyor.’’ Van’da 100’e yakın taş ocağı bulunuyor. Faaliyet yürüten taş ocaklarının çevre üzerinde çok büyük olumsuzluklar yarattığı tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalarda kapalı sisteme geçilmediği, depolama alanlarında, taşımalarda, boşaltmalarda hiçbir önlem alınmadan çalışmalara devam ettiklerini, mevcut bulunan kanunlara ve yönetmeliklere uymadıkları gözlemlenmiştir. Tarım alanlarının zarar gördüğünü, üretimin düştüğünü, hayvanların olumsuz etkilendiği ve aşırı tozdan dolayı halkın hastalıklara yakaladığı tespit edilmiştir. ‘’ Taş ocakları kadar mermer ocaklarının da mevzuata uygun üretim yapmadığı ve kirliliğe neden olduğu kaydedildi.
Yeil alanların azlığı önemli bir sorun
Raorun devamında bölgede yeşil alan azalığının hem yağış miktarını etkilediği hem de kirliliğin daha net hissedilmesini etkilediği savunuldu. Şu tespite yer verildi; ‘’ Kişi başına düşen yeşil alan 15 m2 olması gerekirken ilimizde 2 m² altına düşmüştür.’
Harfiyat, evsel atıklar, tıbbi atıklar, poşetler, batarya ve sanayi atıkları göl için diğer tehditler
Raporda gölü kirleten bir başka etken olarak da harfiyat, evsel atıklar, tıbbi atıklar, poşetler, batarya ve sanayi atıkları gösterildi. ‘’ Günde bir kişinin 1,3 kg çöp üretildiği teknik olarak hesaplanmaktadır. Sadece Van merkezde 580 bin insan yaşamaktadır. 580×1,3 günlük 754.000 kg çöp oluşmaktadır. Yerinde ayrışım olmadığı ve geri kalanın enerjiye dönüştürülmediği için vahşi depolama alanı doğanın ve ilimizin kirliliğine neden oluyor. Yine biyolojik, kimyasal ve fiziksel olmak üzere etkileri mevcut olan tıbbi atıklar, gerek içerikleri hastalık yapıcı ve bulaştırıcı maddeler taşıyor. Bir başka sorun ise göl kenarına düzensizce bırakılan harfiyatlar. Bu yöndeki denetimler yetersiz ve dolgular gölün doğal dengesini tahrip ediyor. ’
Kıyı İşgalleri ve kıyıdaki sazlıkların imara açılması önemli bir sorun
Raporda, kıyılarda bulunan sazlık alanların imara açıldığı ifade edildi ve göl kenarında kurulan devlet kurumların kıyıyı işgal ettiği uyarısı yapıldı. ‘’ Kıyıdaki sazlıkların imara açılması bir başka sorun. Göl kıyısı boyunca ve özellikle yerleşim bölgelerinde yazlık siteler, plaj yolları ve dolgu yapılıyor. Böylelikle sazlıkların biyolojik arıtma görevini gölde yaşayan canlıların yaşam alanını, oksijen kaynağını da yok ediliyor. Van gölü kıyısındaki yapılaşma sadece turistik alanlar değil, birçok yeni kamu kurumu binaları gölün kenarını işgal ediyor. Edremit ilçesinde Vali konağı, DSİ,Karayolları Müdürlüğü,Jandarma gibi kurumların en güzel kıyıları tutarak vatandaşın girişlerini engelliyor. ‘’
Çözüm: Van Gölü Koruma Kanunu
Birçok tespitin yer aldığı raporda tüm sorunların aşılması için Van Gölü Koruma Kanunu’nun çıkarılması talep edildi. ‘’ Ekolojik dengesi hızla bozulan Van Gölü havzasında, kirliliğin durdurulması, su-toprak-insan ilişkisinin yeniden düzenlenmesi amacıyla; Van halkının, STK’ların, siyasi partilerin ortak talebiyle yasa koyucuların Van Gölü Koruma Kanunun çıkarması elzemdir.’’ İfadelerin yer aldığı raporun sonuç kısmında Van Gölü’nün eko turizmine kazandırılması gerektiği, İnci Kefali gibi göle özgü değerlerin marka haline getirilmesi gerektiği vurgulandı.